Bu festivalin adı “MUNZUR DOĞA VE KÜLTÜR” olmak üzere Dersim’in 22. Festivalidir.
Yirmi ikincisi yapılan bu festivalde Dersim kültür ve Sanat değerlerinin sergilenmesi; toprağa, hayvana ve insana yönelik tüm tehlikelere değinerek, güçlü ve kitlesel bir duruşu sergilemek. Örgütlü bir halk olarak, sorunlarını ve çözümlerini kitlesel çözmek ise en büyük hedefleri kapsamakta.
Merkezi festival ve program, Dedef ve Belediye ortaklaşmasıyla olmak üzere, en geniş alana yayılarak mahalle, ilçe ve köylere yayılması ile herkesi kapsayacak bir vizyonu vardı. Dışarı göç etmişlerin tatilde festival vesilesiyle gelmesi ve yerli insanların coşkulu katılımı ile kültürümüzü, sanatımızı ve sorunlarımızı ortaklaştırarak çözmek ve çağa uygun aydınlamayla gelişmek.
Günümüz en büyük sorunu istihdam ve göç meselesi. Bu sorunlar minvalinde toplum defakto depresyona girmiş durumda ve STK’ lar ve DKÖ’ler tasfiye olmuş ve akabinde örgütsüz durum söz konusu.
Sorunlara yönelik başarısız ve çabasız kalınması ise gelinen aşamada bir kaç belediye bütçesi üzerinden Festivalde popülist sanatçılar ile başarı gösterme haline bürünmüş durumda.
Getirilen sanatçılarında hiç birinin yeni üretimi olmadığı gibi… kendini sloganlarla tekrarlayan proğramlarla ve sanatçılarla süreci geçiştiren bir olgu mevcuttur.
Toplumun dernek ve STK’ları dağılması sonrası yerel folklor gösterileri yok hükmünde ve proğramlar müzik ile sınırlı olmak üzere, dışardan proğramlar, yemekler, folklorik giysiler ithal edilmektedir. Otantik folklor bu yönüylede dejenere edilerek kimliksizleşmekte.
Dil ve inanç noktasında uzun süreli bir hazırlık gerektirirken festival proğramı noktasında, bir kaç ideolojik akademisyen ve bir panel ile genelde geçiştirilmektedir ve doğallığında bu nokta hep sert eleştiri konusu olmaktadır. Eleştirenlerinde hiç bir kaide değer bu konuda katkı yapamaması ve öngörüsüz kayıtsız kalmasıda eleştirenlerin bir ayıbı olarak görülmekte.
Dersimin siyasal sorunları ise bir panel olmak üzere, klasik örgüt ve parti temsilcileri ve 100 ‘e yakın dinleyici ile her yıl aynı şekil ve konuşmalar ile gerçekleşiyor. Siyaset bilimci, siyaset uzmanı veya siyaseten kitleler tarafından sevilenlerden bağımsız olarak, ideolojik davranma adına ideolojileri tasfiye eden bir format kendini tekrarlamakta.
Kitlelerin gelip bir kaç günlüğüne para harcayıp, esnafı ve ekonomiyi güldüren bir pozisyonuda bir gerçeklik. Denetim ve esnaf disiplini bu konularda sarmalda ele alınarak, tüccar ve tefeciliğede yeşil ışık yakılmakta. Toplumun güzel ve dayanışmacı kültürü, bu tip rant ve çıkar denetimsizliği ile nahoş bir gerçeklikle karşı karşıya.
Topraktan üretilen ve tüketiciye giden mamüller noktasında hiç bir tanıtım ve girişim yeterliliğini koruyamıdığı gibi, hiçleşmiş gibi görüntüde. Ürün tanıtımı ve il dışına taşması noktasında ortak bir bellek maalesef halen oluşmuş değil.
Dışardan gelenlerin bir kısmı kendi olanaklarıyla konaklarken, önemli bir kısmı yüksek miktar ödeyerek konalarken, sonraları kazıklandık dedi kodularına vesile oluyor ve kötü bir izlenimi bu noktada da yaşamaktayız.
Bu eleştirileri ise kendi ideolojisine hakaret olarak ele alan bir tarikatlaşma sürecide ciddi anlamda gelişmiş durumda.
Devrim -, Yurtsever – ve Alevi hareketleri olarak örgütlenen gurupların, bölgenin feodal ve küçük bakkal siyasetini iyice kanıksamasını eleştirmek ise hainlikle ele alınacak boyutlara varmış durumda.
Elbette eleştirmek aynı zamanda çözümü getirdiğinde bir ciddiyet kazanır.
Bu süreçte eleştiriler yoğunlaşmış ve çözümler cuzileşmiş durum realitesinde. Günü kurtarma siyaseti esas olurken, uzun süreli ve viziyonsal bakış açısı körelmiş durumda. Güncelin sorunları, geçmiş yaratılan değerler sayesinde tüketilerek, çözümler üzerine devrimci ve yaratıcı fikirler maalesef hiç gelişmemekte.
Yerelden genele örgütlenme modeliyle başlayan ilk festivaller, şimdi ise merkezden örgütlenerek bazı merkezlerin ihtiyacı olarak örgütlenmekte ve yerel halktan kopmuş durumda.
Tüm bu gelişmeleri her örgütlenmede görülmekte ve esas itibarıyla her örgütlenmenin eksik ve zayıflıkları genelde heryerde devrimcilere mal edilmekte. Yurtsever ve Alevi hareketinde özellikle çıkmazlarını ve gerilemelerini devrimcilere saldırarak veya neden göstererek bir süreç işletmekteler. Elbette doğmatik ve kendini yenilemeyen “eski tüfek” devrimcilerin etkisi olabilir ama esasen tüketilmiş olan ve çağa cevap olamayan yaşam ve siyaset tarzlarıyla alakalı olduğunu belirtmek lazım.
Bu noktada kişisel önerim (ciddiye alındığım kadarıyla) ciddi bir devrimci yapılanma yaratılmadan, bu tür örgütlenmelerden uzak durulması. Çünkü bu tür örgütlenmelerde genelde güce ve çıkara meyilli olanların önemli köşeleri kaptığı ve esasen devrimci insanları sırf yedek lastik olarak kullanma çabaları durumudur. Genelde feodalizm yaşam tarzıyla hep güçlüden ve kalabalığı yönetme uğrayışında olan fetişistlet ve toplumsal gelişmeye zerre kadar katkısı olmayan beceriksizler bileşimine dönüşmüş örgütlenmeler revaçta… bu devrimci durumun dibe vurduğu zamanlarda.
Yerelden genele faaliyeti esas alarak… rantçı, çıkarcı ve kariyerist örgütlerin ve federasyonların bir dişlisi olmamaya dikkat etmeli her bir devrimci.
Özelde bu festivalde ve genelde tüm Demokratik kitle örgütlerinde maalesef bu süreç hiç iç açıcı değil ve tamamen kapitalist otoritelerin bir kopyasına dönüşmüş duruma evrilmekte.
Yani kısaca devrimci hareketin yığınlarca emek, efor ve birikim değerleri bu dönemde kullanılarak ve anti devrim mücadele dönüşümüne yol alıyor.
Tüm günümüz sorunlarını ve pisliklerini ancak devrim temizler ve yaşanılacak bir sistem ancak öyle oluşturabilir. Ancak var olan örgütsel araçlar ister Yurtsever istersede Alevi hareketi merkezileşerek “eskiyi” temsil ediyorlar. Bu süreçte yenilik ve devrimciliği temsil edenler ise horlanmakta ve duruşu itibarıyla aykırı gösterilerek toplum dışına itilme entrikalarında.
Süreç az bir insanla kriterleri, okumak, düşünmek, pratikte koşturan ve kitleselleşirken bilime, devrimci ahlaka ve disipline önem vermekle ciddi bir toplumsal harekete dönüşmekten geçiyor…
Zor zor bu süreç…
Akıllı insanın zorlandığı bir süreç…
ve akılın bile şaşırdığı bir süreç…
Beni ve benim gibilerin hükümsüz ve biçare kaldığı bir süreç…
Umarım zeki, akıllı ve yetenekli devrimci gençler Yol’a yol erenlerin ve önderleri olarak… ileriye yüzümüz döner.
Erkan Karakaplan