DHP’den açıklama: Erdoğan’ın korkusu boşuna değildir!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Haber Merkezi: Maraş’ta meydana gelen 7,7, 7,6 şiddetindeki depremin yıktığı 10 ilde can kayıpları artıyor. Birçok ilçe ve köylerde dokunulmamış enkazlar bulunmakta. Bölge halkı beşinci gününde depremin yaralarını kendi sarmak zorunda kalıyor. OHAL ile birlikte tehditler savuran Erdoğan’ın ekibi sahada halkla dayanışma içerisinde olan devrimcileri ölümle tehdit ediyor.

Demokratik Haklar Platformu (DHP) yazılı bir açıklama yayımlayarak, OHAL ilanıyla birlikte devletin konumlanması ve devrimci-demokratik güçlerin buna yönelik alması ve atması gereken adımlara dair düşüncesini ve önerilerini dile getirdi.

DHP açıklamasında şu ifadelere yer verildi;

“Türkiye/Kuzey Kürdistan’ın Çeşitli Milliyetlerinden Halkımıza;

Ülkemiz beş gün önce bir felakete uyandı. Bu durumu felaket olarak adlandırmamızın sebebi azami kâr hırsı için Kürdistan’da çürük binalar inşa eden müteahhitlerin elinin, Türkiye komprador burjuvazisinin savaş aygıtı TC devletine uzanan bir yerde durmasıdır. Halkımızın geleceği çalındı. Halkımız bu yıkımı ancak ve ancak uzun bir zamana yayılmış bir işgal harekâtı ertesinde dahi yaşamayacaktı. Daha fazla kâr için Türkiye kapitalizminin ve onun ideolojik akslarını oluşturan burjuva kampların yapmayacağı şey yoktur demek için tarihsel ve toplumsal deneyimlerden, sınıf mücadelesinin tarihinden yararlanmak gerekir. Yıkılan bina girişlerine kurulmuş, market ve banka şubeleri için bina kolonlarını kesmek, halkın geleceğini hiçe sayarken, sermayenin biriktirilmesi için her türlü rezaletin işleneceğinin kanıtı. Türkiye/Kuzey Kürdistan’ın emperyalizme bağımlı yarı-sömürge olması gerçekliği, sermaye için daha kârlı bölgeler olan Batıdaki İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlerden ziyade Anadolu ve Kuzey Kürdistan pek kâr getirmeyen bölgeler olarak bilinir. Buralarda kentleşme çarpıktır. Kaldı ki İstanbul gibi bir metropol ilde dahi kentleşme belli semtler dışında aşırı plansız ve çarpıktır. Taşrada hırsız müteahhitler düşük kâr marjından dolayı, hırsızlığını yani kârını inşaat işçilerinin ücretini tırpanlayarak, yapı malzemelerini kalitesiz ve eksik tahkim ederek sağlar. Sonuç çürük binaların sağlam diye sunulmasıyla beraber muazzam bir katliam boyutunu aldı. Bu durum depremin vurduğu 10 ilde bir felakete yol açtı. 

Hükümet koltuğunda oturan AKP/MHP kliği, felaketin boyutunu gizlemek ve bölgeye giden devrimci demokrat kurumları engellemek için türlü tehditlerde bulundu, bulunuyor. Baskı mekanizmasını günü gelince kullanacağını ilan etti.

Genel seferberlik ilan etmeyen TC devletinin AKP/MHP kliğine, diğer klik sözcülerinden Meral Akşener ‘’Bugün, devletin sesini duyma günümüz. Bugün hepimizin susma’’ günü diyerek devletin devamlılığı için destek oldu. Sonuç ne oldu? On ili kapsayan OHAL. OHAL ilanı bölgede başlayacak bir isyan dalgasının hızla bastırılması için alınmıştır.OHAL ilanı bölgede aşırı derecede psikolojik ve ekonomik olarak tahrip edilmiş, sevdiklerini kaybetmiş, yaşam alanını kaybetmiş,  geleceği çalınmış bir halkın, isyan dalgasının batıya doğru tırmanarak devleti dümdüz etmesinden korkularak alınmıştır.OHAL ilan edilmiştir çünkü, işgücü kaybı, yıkım üretimi doğrudan etkileyecek, vergi yükü iyice artacak dış ticaret açığı artan ülkede halk kitleleri ve işçi emekçi kitleler doğrudan bir felakete maruz kalmanın getirdiği sorgulama süreci ekonomik ve siyasi yasalara maruz kaldıkları için daha da ilerletecek. Halk kitleleri ve devlet arasındaki mücadele daha sert olacak.

Kılıçdaroğlu’na bağlı belediye başkanlarının devletin yapması gereken işleri yüklenmesi, devletin sosyal anlamda kamucu yönünün çöktüğünün en bariz göstergesidir. Kral Çıplak! Devrimci demokrat kurumların deprem bölgesinde, çadırlar kurması, dayanışma örgütlemesi, Kılıçdaroğluna bağlı belediye başkanlarının yaptığı ve HDP il örgütlerinin aktif yardımlaşma ve dayanışma kampanyaları faşist devleti korkutmaktadır. Çünkü ortaya çıkan görüntü embriyo anlamında ikili bir devlet görüntüsüdür. Türlü baskı ve tehdit süreci hızını kesmeden devam edecektir.

Depremde can kaybı her geçen gün biner biner artmaktadır. Oysa gerçek çok açık.  Yüz bin insanın göçük altında olduğu deprem bölgesinde, can kaybının yüz binleri bulacağını söylemek abartı ve yalan olmayacaktır. Hantal ve işlemez denilen parlamenter peçeli faşizm ve faşist devletin yerine, demokrasi örtüsü olan meclisin devre dışı bırakılarak geçiş yapılan başkanlık rejimi daha hantal ve işlemez hâle gelmiştir. Arap Levhasının tetiklediği depremin kuzey Anadolu fay hattında enerji biriktirmesi, birkaç yıl içerisinde onlarca ili kapsayan Erzincan, Bingöl, Dersimle başlayıp Bolu iline kadar uzanan milyonlarca insanın yaşamını etkileyecek bir deprem daha tetiklemesi beklenmektedir. Beklenen bu deprem sonrası yıllarca uyarısı yapılan Marmara depremi muhtemelen gerçekleşecektir. Salgın hastalıklar ve milyonların yaşamını yitireceği depremler dizisinin yaşanma olasılığı hızlanmış bir vaziyette. 

Muhtemelen Türkiye/Kuzey Kürdistan beş yıl içerisinde iklim krizinin ve depremlerin felce uğrattığı bir vaziyette olacak. Hâl böyle olunca işçi ve emekçi sınıflar, halk kitleleri ile devlet ve burjuva kampların siyaset yapma biçimi muazzam bir değişikliğe tabi olacak demek için kahin olmaya gerek yoktur. Devrimciliğin sınırları, kuralları değişmiştir. Hazır reçetecilik ve demokratizmin uzun vadede kazanacak pek bir şeyi yok. Yaşanılanlar ve yaşanacaklarla beraber düşünüldüğünde seçimler cepte olmadığı gibi seçimlerin iptalini de kapsayan bir reaksiyon ve faşist uygulamaların boyut atlaması Türkiye kapitalizmi için şu günden itibaren kaçınılmaz bir hâl almıştır. 

Devrimciliği elindeki demokratik kurumların varlığına borçlu olduğunu düşünen geleneksel siyaset yapma amacının büyük kaybedeceği bir perde açılmıştır. Politik ve ideolojik tasfiyenin yanında, fiziksel tasfiye planları yürürlüğe koyulmaya çalışılacaktır. Demokratik kurumlarını, eşyasıyla çok yoğun ve kapsamlı ilişki kurmuş çocuklar gibi kaybedecek bir aklı, uyarma ihtiyacımız halkımıza ve halkımızın devrimci demokrat kurumlarına karşı duyduğumuz sorumluluk ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Göçmenler için ‘’yağmacılar’’ ‘’Hırsızlar’’ ithamı ile yayınlanan yalan video ve haberler, burjuva milliyetçi, alt-orta sınıf ve üst-orta sınıf siyasal kesimlerin devletin dağılan ideolojik üstünlüğünü ve hegemonyasını toplum üzerinde takrardan sağlamak için dolaşıma sokulmaktadır. Aranılan düşman göçmenlerdir devlet bunları katletmelidir ki felaket anlarında, dünyaya burjuva ideolojiden bakmayan sıradan insanların aralarında çekim gücü sağlanan yakınlaşma ve dayanışma, yardımlaşma sürecinin devleti ve burjuva mülkiyet ilişkilerini içine alacak bir sorgulama sürecine evrilmemesi içindir.

Deprem bölgesinde her kurumun kendi reklam ve propagandasına soyunması; içinde bulunduğumuz siyasal ve ekonomik meselelerin devrime çağrı yaptığı şu günlerde, devrimden kopukluğun izahıyla mümkündür. İkili iktidar, başını bugün burjuva demokrat kamp ve küçük burjuva demokrat kampın çektiği gruplar tarafından kısmen gösterilmiştir. Lakin bunlar halkın kendiliğinden gelen hareketi içerisinde işçi ve emekçi kitlelerin ortaya çıkaracağı programın dışında kalacaktır. İşçi ve emekçi sınıfların arayışına karşılık vermeyecektir. Yaşanan felaket işçi ve emekçi sınıfların, halk kitlelerinin kardeşlerini ve evlatlarını çaldı. Bu bir sınıf katliamıdır aynı zamanda. Ortak koordinasyon, ortak hareket etme işçi ve emekçi yığınların dipten gelen talep ve önerilerine en yakın mesafede duranların başaracağı iştir. Bu süreç devrim için devrim örgütü yaratmak isteyen bütün örgütsel aygıtların birlik politikasını ve devrim programını da şekillendirecektir. İşbirlikçi kapitalizm,  komprador burjuvazi can çekişmekte. Bu süreçte seçimleri ve ilkel demokrasinin her türlüsünü tartışacak ve o minvalde yol alacak her siyaset şunu iyi bilmeli ki işçi ve emekçilerin gündemini yansıtmayacak hiçbir genel ve güncel politik söylem ve çalışma ve bu çalışmalara göre  biçimlenmiş örgüt ve örgüt anlayışı yıkılıp yerle yeksan olacaktır.

Erdoğan korkmaktadır çünkü satılacağını düşünüyor. Bütün felaketin tek sorumlusu olarak gösterilen Erdoğan 15 Temmuz sonrası kurulan Kemalist, İslamcı, Ülkücü savaş koalisyonun, devlet kliğinin sözcüsüdür. Erdoğan’ın korkusu boşuna değildir. Yıllardır kontrol ettiği cemaat gruplarından, medya gruplarına, satılık kalemlerden, süs bitkisi denilecek bazı milletvekillerine kadar Erdoğan eleştirileri görmek mümkündür. Devlet klikleri Erdoğan’ın arkasında dursa da durmasa da içinde bulunduğumuz süreç, işçi emekçi ve halk kitlelerine karşı devletin sertlik yanlısı politikaları ile şekillenecektir. Erdoğan’ın kişisel özgül ağırlığından gelen güçle, korktuğu için kontrolü kaçırıp, dozajı belirsiz bir saldırı sürecini işletebileceğini görüyoruz. Erdoğan bu süreçte satılmayacağını düşünürse eğer daha konrollü ve dozajı belli bir saldırı konseptini işletecektir.

Seçimler, OHAL’in kapsamının genişletilmesi ve OHAL altında seçimlere sürüklenecek bir ülke gerçekliği düşünüldüğünde karşımıza çıkan tablo şudur; önümüzdeki süreci belirleyecek olan devlet ve burjuva kampların saldırısına karşı devrimci demokrat kurum ve kitlelerin, halk kitlelerini ve işçi emekçi kitleleri yanına çekip çekemeyeceği sürecin seyrini belirleyecektir. Eğer bu süreçte devrimci demokrat kurum ve kitleler halkı ve işçi emekçi kitleleri politikasının göbeğine çekip seferber edemezse, devletin uygun gördüğü seçim sürecine figüran olunacaktır. Demokratik mücadelenin, demokratik alanın kazanılması boyutuyla düşünüldüğünde bir kez daha devrime tabi kılınmamış demokrasi mücadelesinin başarısız olacağını ilan ediyoruz. Türkiye/Kuzey Kürdistan’a demokrasi devrimle gelecek!”

Yorumlar kapalı.