89 yaşındaki Hıdır Öztürk, bir elinde bastonu diğerinde siyah çantasıyla yıllar önce gözaltında işkenceyle kaybettiği kızı Ayten’in hesabını soruyor: “Ayten’i unutmadım, unutturmayacağım.”
Dersim’de yaşayan Hıdır Öztürk 89 yaşında. Bir elinde bastonu diğerinde siyah çantasıyla yıllar önce gözaltında işkenceyle kaybettiği kızı Ayten’in hesabını soruyor. Hıdır Öztürk’ün sıkı sıkı tuttuğu siyah çantasında kızı Ayten’e dair belgeler bulunuyor. Ayten gözaltında işkenceyle katledildiğinde 27 yaşındaydı. Hıdır Öztürk kızını işkenceyle katledenlerden hesap sormak için yıllardır mücadele veriyor. 30 Ağustos Uluslararası Zorla Kaybedilme Mağdurları Günü dolayısıyla görüştüğümüz Hıdır Öztürk “Ayten’i unutmadım, unutturmayacağım” diyor.
Hıdır Öztürk, 1992 yılının mayıs ayında Tunceli İl Özel İdaresinde şef olarak çalışırken; Jandarma Alay Komutanı Mustafa Sabri Yazgankıran tarafından üç kızıyla birlikte alay komutanlığına çağrıldı. Öztürk o günü şöyle anlatıyor: “Aklınızı başınıza alın, dedi bize. Bizi ‘Ahmet’ diye bir polisle tanıştırdı. O kişi MİT ve JİTEM adına çalışan ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım’dı. Yeşil üç kızıma sorular sordu.”
Bu görüşmeden sonra hemşire ve mühendis olan kızlarının sürgün edildiğini, Ayten’in ise Dersim’de kaldığını anlatan Öztürk, Ayten’in 27 Temmuz günü mesai çıkışı kaçırıldığını, 8 Ağustos günü ise Elâzığ’da bir mezarlıkta tanınmayacak halde bulunduğunu ifade ediyor: “Kızım un fabrikasında çalışıyordu. Cesedi, bir eli dışarıda kalacak şekilde toprağa gömüldü. Bu şekilde topluma gözdağı verilmek istendi.”
O günden beri mücadele ettiğini söyleyen Hıdır Öztürk, “Kızımın cesedini tespit etmekte bile zorlandık. Cesedi parçalanmış, gözleri çıkartılmıştı. Diş doktoru damadım ona diş yapmıştı. Dişlerinden tespit edildi. Kızım canice katledildi. 32 yıldır durmadan bıkmadan yorulmadan adalet arıyorum. Uzun süre adalet için çaldığım kapılar yüzüme kapandı. Savcılar dava bile açmadı. Aradan yıllar geçti ama adalet gelmedi. Adaleti bulana kadar durmayacağım” diyor.
“ADALETİN KAPILARI KAPANDI”
2011’de TBMM’ye gittiğini ve ancak bundan sonra dava açıldığını anlatan Hıdır Öztürk, “Ama bugüne kadar mahkemelerden bir sonuç çıkmadı. Otopsi raporu sanki katillerin bulunması için değil de bulunmaması için yazıldı. Sanık Abdülkadir Aygan kızımın iki gün JİTEM binalarında alıkonulduğunu söyledi. Yıllardır nereye başvurduysak kapı kapandı bize. Şimdi Anayasa Mahkemesine başvurduk” dedi.
Kızının cesedindeki işkence izlerine dikkat çekerek raporlarda işkence izinin yer almadığını söyleyen Öztürk hukuki mücadele sürecini şöyle özetledi:
“Doktorlar detaylı bir otopsi yapmadı. Soruşturma hemen kapatıldı. JİTEM Komutanı Cem Ersever ve Elemanı Abdülkadir Aygan, Ayten’in Yeşil ve ekibi tarafından OHAL Valiliğinin tahsis ettiği araçla kaçırıldığını, Diyarbakır JİTEM’e götürüldüğünü ve burada üç gün işkence gördükten sonra infaz edildiğini açıkladı. 13 Aralık 2011’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu beni dinledi. Komisyon Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Elâzığ ve Tunceli savcılıklarına suç duyurusunda bulundu ve dosya yeniden açıldı. Tüm yasal yolları tükettik. AYM 2016’da yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verdi ve kararı Elâzığ Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Dava Musa Anter cinayeti davasıyla birleştirildi. Fakat Ayten’i kaybedenler biliniyor olmasına rağmen dosya 21 Eylül 2022’de zaman aşımına uğratılarak cezasızlıkla sonuçlandı.”
Kızı Ayten’in ve diğer tüm kayıpların unutturulmaması için mücadelesine devam edeceğini vurgulayan Öztürk, kızının mezar taşına üç dilde “Bu adaletsizliğin sembolüdür” yazdırmış. Mezarın üzerindeki el figürü ise kızını temsil ediyor. Devlete seslenen Öztürk, “Ya bu eli tutup failleri yakalayın ve yargı önüne çıkarın, ya da bilin ki bu el öte dünyada yakanızda olacak” diyor.
Kaynak: Evrensel / Eylem NAZLIER