ELVERİŞLİ KOŞULLAR VE SINIF MÜCADELESİ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hakim sınıflar cephesinden durum net ve anlaşılır, egemen olmanın avantajı ile medya tekeli, siyasetçiler ve diğer tüm araçlar kullanılarak toplumsal olgular ters yüz ediliyor. İşletmeler kapanıyor, iç bin sayısını aşan konkordato (iflas erteleme) ilanı, iflas bayrağını çekecekleri açık olan küçük üreticiler, yüzde 35’leri bulan enflasyon, sonu gelmeyen zamlarla hergün değişen ürün fiyat etiketleri, yoksulun yaşam besini ekmeğe yapılan zam ve işine son verilen işçilerin büyüyen oranı ortadayken eski ‘’reis’’ yeni başkan AKP’nin değişmez lideri, tek partili Türkiye yönetiminin kadiri mutlak cumhurbaşkanı RTE ‘’Türkiye’de kriz miriz yok manipülasyon var’’ deyiverdi. Üstelikte Londra, Berlin, New York arasında borç para bulmak için dolanıp durduğunu unutarak. ‘’Kitlelere aç kalsanız da açlığınıza değil, benim söylediklerime inanın’’ demiş olan RT Erdoğan’ın siyasi, ideolojik söylem ve referanslarının sonuna geldiği anlaşılmaktadır. Emeğinin karşılığını, demokratik hakları için mücadele etmekte ısrar eden kitlelere devlet şiddetinin uygulanacağı yürürlükte olan rejimin niteliği nedeniyle bilinmektedir. İktisadi krizin siyasi sonuçlarıyla beraber hakim sınıflar arasındaki çelişki daha da sertleşip keskinleşmiştir. Başkanlık sistemi yönetememe krizine çare olamamıştır. AKP, MHP, BBP, Vatan Partisi, Ergenekon, kimi Kemalist kanatlarında içinde olduğu milliyetçi, İslamcı gerici faşist ittifak sanıldığı gibi güçlü değil, zayıf ve dağılmaya mahkum gerici bir koalisyondur. Uygun şartlar oluştuğunda bu milliyetçi koalisyondakiler birbirlerini ezmekten geri durmayacaktır.

Egemenler cephesinden iktisadi, siyasi durumun iyi olmadığı açık peki ezilenler cephesinden durum nasıldır. Koşullara örgütlü ve devrimci sınıf tavrıyla yanıt verilebildimi? Bu soruya ne yazık ki olumlu yanıt verilemiyor. Sınıf hareketi güçsüz, komünist hareket önderlik görevini yerine getiremeyecek düzeyde dağınık ve parçalanmıştır. Koşulların sınıf mücadelesi bakımından elverişli olması komünist önderlikle buluşmadığında devrimci koşullardan yararlanan yine sömürücü egemenler olur. Bu anlamda elverişli hal ve şartları sınıf örgütlerinin önderlik pozisyonları dikkate alınarak değerlendirildiğinde mevcut durumda proleter önderlik misyonunun ihtiyaca yanıt olacak seviyeye çıkarılmasına olan büyük ihtiyaç açık görülmektedir.

Ekonomik kriz işçi sınıfının belini kırıyor, ama sendikalardan çıt yok. Hali hazırda büyük bir sendikasızlaştırma durumu söz konusu. Toplam çalışanların sadece yüzde 10 civarında sendikalı olduğu Türkiye’de en büyük sendika başkanları uzun zaman sermayenin yararına işçileri aldatma görevini layıkıyla yerine getirdikten sonra AKP, MHP, CHP gibi burjuva gerici partilerde milletvekili yapılarak ödüllendirilmektedirler.

Ekonomik kriz işçileri perişan etti, ama DİSK, TÜRK-İŞ, KESK’ten çık yok. Kimi açıklamalarla yetiniyorlar. Teslimiyetçi sarı sendikacılık işçi sınıfının mücadelesinde uğursuz, kötü bir engelleyici rol oynamaktadır. Sendikaların ağırlıklı olarak işbirlikçi niteliği, devlet ve işverenlerin güçlü etkisi altında olma durumlarına bakıldığında emekçi halkın yaşamını çekilmez hale getiren sömürüye, işten atmalara, düşük ücret düzenine, sosyal hakların kesilmesi, zam ve vergilere karşı ancak sarı sendikaların teslimiyeti aşılarak işçi sınıfının mücadelesi ile gelişecektir. İşçilerin kendi haklarını öz güçleriyle savunacakları ve öne çıkacakları – sendika engellemelerini aşarak – bir döneme girilmiştir.

Sınıf mücadelesine ivme kazandıracak bu türden önemli gelişmelere hazır olmak, olağan üstü koşullara uygun hareket etme kabiliyeti kazanmak ilerlemek ve yeni mevziler kazanmak açısından tayin edici önemdedir. Dikkat edilirse en son 3. Havalimanı işçilerine yapılan saldırı gibi – işçi direnişlerine devlet amansız saldırmaktadır. Saldırıyorlar çünkü korkuyorlar. Saldırıyorlar çünkü sistem iktisadi ve siyasi açıdan kriz içindedir.

Reformist-parlamentarist akımın varlığı, tüm toplumsal başlıca çelişmelerde ara yollar bulma, sınıflar arası barış temeline oturtulmuş ve burjuva toplumun sınırlarını aşmayan öneriler dizisiyle öne çıkması, ileri kitlelerin kafasını bulandırması durumu dağınık ve zayıflamış komünist hareketin karşı karşıya kaldığı tasfiyecilikle birlikte düşünüldüğünde sınıf mücadelesi açısından reformist akımın varlığı ve etkisi engelleyici unsurdur. Ekonomik kriz koşullarında reformistler sınıf mücadelesi yerine çeşitli ekonomik iyileştirmelerle sınırlı talepler sıralamaktan geri durmazlar.

ÖDP’nin gazetesi BirGün’e bakın CHP’nin yayın organı gibi. AKP’ye karşı CHP’den umut bekleyen, etrafında dolanan ÖDP’mi, ÖDP’den çok farklı bir tavra sahip olmayan EMEP yada ‘’laik cumhuriyet’’ nakaratından kopmayan , Kemalist, sosyal şoven lekeyi komünist ismine bulaştıran TKP’mi işçi emekçi kitlelere devrimci yönü gösterecek?. Hayır, bu reformist partiler ve benzerlerinin hiç biri kitlelere iktidar hedefli sınıf mücadelesi doğrultusunda doğruyu söylemez. Aksine yığınları doğru yoldan saptırırlar. Sosyalizm maskesi takmış olan, ama gerçekte burjuva demokratik reformcu partilerden öte bir niteliği olmayan bu reformist parti ve oluşumların tümüne aktif bir ideolojik mücadele verilmesi gerekmektedir.

Keza güce tapan, ulusal sorunda Marksist ilkesel bakış açısından uzaklaşarak ulusal hareketin siyasi amacını komünist sınıf mücadelesi amacıyla karıştıran, pratik politika adına Kürdistan ulusal hareketine kuyrukçuluk yapan ve ulusal hareketin sınırlı reform taleplerini sınıf mücadelesinin nihai hedefleri yerine koyarak seçim endeksli politik çalışma, ulusal sorun çözümünde anayasal düzenlemeler içeren ‘’barış ve çözüm’’ sürecinin parçasına dönüşmüş bir kısım küçük-burjuva devrimci örgütlerin yaşadığı savrulma devrimci şartlarda mücadelenin geliştirilmesi önündeki bir diğer önemli faktördür. HDP’nin seçim bileşenleri olarak hareekt eden ve HDP’nin reformcu yöneliminin parçası olan yapıların kendilerini kaptırdıkları parlamentarist-reformist döngüden kurtararak devrimci zemine yeniden döneceklerini beklemek hayalcilik olur. Çünkü söz konusu hareketler politikada reformcu kulvarda durmakta hoşnutturlar. Ulusal harekete dayanarak parlamentoda bir iki koltuk kapma gibi pragmatist ve günü kurtarma politikasına hapsolmuş durumdadır.

Genel politik tablo devrimci hareketin, sınıf mücadelesinin ivme kazanmasına elverişli devrimci şartlardan yararlanamadığını gösteriyor. Bu dağınıklığa yakınmak elbette olmaz. Sınıf savaşımının geliştirilmesi kendi cephemizden önderimiz Kaypakkaya’nın temelini attığı komünist çizginin yığınlar içinde yaygınlaştırılması tasfiyeciliğe, reformizme karşı sarsılmaz bir kararlılıkla ideolojik barikat olacak proletarya partisinin ayakları üzerine dikilmesi ve mücadelenin ilerletilmesi anlamına geliyor. Toplumsal çelişkileri ezilenler ve sömürülenler cephesinden örgütsel genel durum komünistlere çok daha kararlılıkla çalışmayı emrediyor.

Yorumlar kapalı.