Halkların sanatçısı Ruhi Su 36. Ölüm yıldönümün de saygıyla anarken, duruşu, sanatı ve kararlığını günümüze taşıyarak ve sanatın gerçek devrimci muhalif kimliğini ve evrensel boyutuyla ele alarak ancak ruhuna uygun olarak anılabilinir bu büyük usta.
Söylediği türkülerdeki siyasi vurgular yüzünden aleyhinde kampanyalar başlatılan ve işini kaybeden Ruhi Su, türküleri derleyip yeniden yorumlamayı bırakmadı. 12 Eylül yönetiminin engellemeleri yüzünden yurtdışında tedavi şansı bulamadı ve 20 Eylül 1985’te öldü.
Mehmet Ruhi Su, 1912 yılında Van’da doğdu. Memur olarak çalışan babasının tayini nedeniyle çocukluğunun büyük bir bölümünü burada geçirdi. Genç yaşlarda babasını ve kısa zaman sonra da annesini kaybetti.
Gençlik yıllarını yanlarına verildiği yoksul bir aile ve daha sonra da öksüzler yurdunda geçirdi. Bir ara İstanbul’da askeri okullarda okudu, ancak müzik sevgisi onu yeni arayışlara itti.
Müzikal yaşam da devrimler gerçekleştiren bir büyük ustadır Ruhi Su
Yıl 1925’i gösterdiğinde Ankara’da Müzik Öğretmen Okulu kurulmuş, bu kapsamda öğrenci alımı için tüm Türkiye’deki öksüz yurtlarına; sesi güzel, müziğe yetenekli çocuklara ait sınav sonucu müzik öğretmen okuluna yollanması için bir bildiri gönderilmiştir.
Ruhi Su sınava katılır ve sınavı kazanan diğer arkadaşı Suphi ile birlikte İstanbul Halıcıoğlu Askeri Lisesi’ne gider. İkili isimlerinden dolayı küçümsenirler. Bu durumu aralarında uzun uzadıya konuşan ikili, isimlerini değiştirme ya da ek getirme konusunda mutabık olmuşlardır. Genç Mehmet kendisine o dönemde Mehmet Ruhi, ismini vermiştir.
İstanbul Öksüzler Yurdu öğrencileri Ruhi’yi Ahmet Muhtar Bey’le tanıştırırlar. Akşam oldu mu kantinde ağabeyleri “Hadi Ruhi çal” derler ve Ruhi’ye keman çaldırırlar. O günlerden birinde içeri giren okul komutanı “Bu ne rezalet?” diyerek kemanı ayaklarının altına alır ve kırar.
1936’da Devlet Konservatuarı’nda opera sanatçısı olur. 1945 yılında Opera Kanunu çıkınca öğretmenliği bırakmak zorunda kalır. 1952 yılına kadar Bastien Bastienne, Madam Butterfly, La Boheme, Satılmış Nişanlı, Fidelio, Maskeli Balo, Yarasa, Figaro’nun Düğünü, Rigoletto, Aşk İksiri gibi birçok operada rol aldı.
“Konsolos” operasının provasındayken gözaltına alınıp tutuklandı. Bu tutukuluk, opera yaşamının sonu oldu. Ancak ezgi ve türkülerden hiç vazgeçmedi.
Ankara Müzik Öğretmen Okulu’ndan Ankara Riyaseti Cumhur Orkestrası’na seçildi. Bir yandan orkestrada çalarken bir yandan da müzik öğretmeni olarak İkinci Ortaokul ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde çalıştı.
Konservatuarın Opera Bölümü öğrenciliğini sürdürürken bir öğretmeninin sesi ile keman arasında seçim yapmasını istemesi üzerine kemanı bırakmak zorunda kaldı.
Dostlar Korosu ve Ruhi Su
Söylediği türkülerdeki siyasi vurgular yüzünden aleyhinde kampanyalar başlatılan ve işini kaybeden sanatçı, türküleri derleyip, yeniden yorumlama işine kendi başına devam etti. 1975’te Dostlar Korosu’nu kurdu. 1978’den sonra ürettiği kasetlerle halk müziğinin, yaygınlaşmasına büyük katkıda bulundu.
Ruhi Su, tek sesli halk müziğimizin batı müziği içinde yer edinmesinin bir yolu olarak çok sesliliği işaret eder. Türk halkının çoğunluğuna yabancı, anlaşılmaz gelen bu güçlü müzik dilini benimsetmenin yolu olarak, esasında zaten polifonik karakterde olan halk müziğimizden yola çıkarak halkın da zaman içinde eğitilebileceğini ön görür ve “halkını seven bir insanın, halkın yetişmesi diye de şeyin var olduğunu bilmesi gerektiğini“ ifade eder.
Ruhi Su Bir yazısında ” Batı tekniği ile işlenmiş müziğimizi dinlerken de kendi dilimizi ve kendi yaşantılarımızı bula bula çoksesliliğin tadını anlamaya alışacağız ve böylece batı müziği içindeki evrensel yerimizi alabileceğiz…” diyerek sanatın evrensel gerçekliğini işaret eder.
İlk koro çalışmasını 1936’da kurduğu “Müzik Öğretmenliler Korosu“ ile gerçekleştirir. Koronun başında öğretmenleri Ahmet Adnan Saygun vardır. Koronun adı, döneme ait belgelerde “Ses ve Tel Birliği Korosu“ olarak geçer.
İkinci koro çalışmasını ise 1944-1947 yılları arasında Ankara Üniversitesi DTCF’nde oluşturduğu koro ile yürütür. Ruhi Su, hapishane yaşamı boyunca da kısa dönemli koro çalışmaları yapar.
Ruhi Su’nun en önemli korosu olan Dostlar Korusu’nun temelleri 1975 yılında, Şişli’de faaliyet gösteren Dostlar Tiyatrosu’nda atılır.
Dostlar Tiyatrosu’nun Cumhuriyet Gazetesi aracılığıyla yayınladığı çağrı büyük ilgi görür. 1975 yılının Aralık ayında, sınav sonucu alınan yaklaşık 60 kişiyle Dostlar Korosu kurulur. Önceleri tek sesli türküler üzerine çalışan koro, daha sonraları iki sesli küçük denemelerle çok sesliliğe adım atar.
Dostlar Korosu ilk defa 1975 yılında, Dostlar Tiyatrosu’nda verilen Pir Sultan Konseri’nde sahne alır. ‘Pir Sultan’ ile ‘Köroğlu ve Türküler’ konserleri o dönemde birer sanat olayı haline gelir.
Ruhi Su, Dostlar Korosu ile 1976 yılında ‘El Kapıları’, 1977’de ‘Sabahın Sahibi Var’, 1978’de ise ‘Semahlar’ albümlerini kaydeder. 12 Eylül darbesi ile birlikte çalışmalarına ara vermek zorunda kalan koronun Ruhi Su ile dayanışması sanatçının ölümüne kadar devam eder.
Prostat kanserine yakalanan Ruhi Su, tedavi için pasaport başvurusu yaptı ancak hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildi. Alman sanatçılar, Ruhi Su’ya pasaportunun verilmesi için Kültür Bakanlığına yazdı. Türkiye ve diğer ülkelerin aydınları ve sanatçıları da bu utanç verici direnişi kırmak için seferber oldu.
Ruhi Su’nun “tedavi” amaçlı olarak ve “yalnız bir defaya mahsus olmak üzere” yurtdışına çıkmasına izin verildi. Ama artık çok geçti.
20 Eylül 1985 Cuma günü Cerrahpaşa Onkoloji Kliniğinde yaşamını yitirdi. 22 Eylül 1985 Pazar günü Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.
Ruhi Su’nun cenaze törenine binlerce kişi katıldı ve cenaze 12 Eylül Dönemi’nin ilk büyük kitle gösterisi haline dönüştü. Cenazede gözaltına alınan 163 kişi İstanbul siyasi şubede 15 gün süreyle gözaltında tutuldu.
Kısa bir ömre koskoca bir yaşam sığdğran bir usta Ruhi Su
Ruhi Su, ölümüne kadar 16 tane 45’lik plak, 11 uzunçalar çıkardı. Ölümünden sonra kurulan Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı aracılığıyla eşi Sıdıka Su özel arşivlerdeki ses kayıtlarından yararlanarak plak, kaset ve CD çıkarmaya devam ettiler.
Ruhi Su Türkiye ve Kuzey Kürdistan coğrafyasında sanatın müzikal dalında bir çığır açarak günümüz halk ve devrimci sanatçılara ilham kayanağı oldu ve olmaya devam ediyor.Usta Ruhi Su’yu saygıyla anarken, Mahsus mahal eseriyle anlatımı noktalıyorum.
Mahsus mahal derler kalırım zindanda
Kalırım kalırım dostlar yandadır
İk’elleri kızıl kandadır kanda aman
Ölürüm ölürüm kardeş aklım sendedir
Aklım sendedir
Artar eksilmeyiz zindanlarda
Kolay değil derdin ucu derinde
Kumhan ırmağında Karaburun’da aman
Bulurum bulurum kardeş öfkem kındadır
Öfkem kındadır
Dirliğim düzenim dermanım canım
Solum sol tarafım imanım dinim
Benim beyaz unum ak güvercinim aman
Bilirim bilirim kardeş gelen gündedir
Gelen gündedir
Yorumlar kapalı.