SERDAR OKAN
Buhar makinesinin bulunması ve sanayi iş hayatına koyulmasıyla beraber, ezilenlerin işçi üreticileri sınıfı Proleterya olarak doğdu. Kırsal ve köylülük alanlardan geniş bir şekilde toprağa bağımlı iş gücü sanayi merkezlerine yoğunlaşarak yerleşti. Üretim ilişkileri ve araçlarıda paralelinde değişime uğradı.
Bir günde 15 saat olmak üzere haftada 7 gün bileğinin gücüyle emeğin alınteriyle geçinen Proleterler sınıfı üretimle beraber çoğaldı.
Proletarya:
Proletarya (Latince proles kelimesinden gelir) alt sosyal sınıfı ( köle veya tarım işçisi) tanımlamak için kullanılan terim, bu sınıfa mensup kişilere proleter denir. İlk olarak emeğinden başka malı olmayan insanları tanımlamak için kullanılan aşağılayıcı bir kelime iken… Karl Marx’tan sonra işçi sınıfını tanımlamak için kullanılan ve yücelten sosyolojik bir terim halini aldı.
Marksist teoride proletarya üretim araçlarına sahip olmayan mülksüz çalışan sınıfın adıdır. Proleter çalışınca ücret alan işçidir. Proletarya, Feodalizmin ulus ve uluslararası çağ gerisi üretiminin çözülmesiyle, yerinden yurdundan iyi koşullar yaratmak için göçen… mülksüz insanların, Emek gücünü belli bir ücret karşılığında satmaktan başka yaşam seçeneği kalmamasıyla ortaya çıkan, üretimdeki konumları itibarıyla belirli bir temel sınıf oluşturan kesimin komünistler olarak tanımlanmasıdır.
Marksizm proletarya (sosyalist sınıf) ve burjuvaziyi (kapitalist sınıf) birbirinin zıddı iki antagonist çelişme pozisyona koyar, örnek olarak fabrika işçisi ücretini olabildiğince fazla almak isterken patronlar üretim araçlarına sahip insanlar da olabildiğince az vermeye çalışırarak sömürüsünü gerçekleştirir. Bunun da ötesinde, her iki sınıf, üretimdeki yerleri ve toplumsal yaşamdaki konumlarıyla tamamen çatışma halindedirler. Bu çatışma geçici ve aşılabilir değildir aksine, ancak sınıfsız topluma geçildiğinde bitecek bir çatışmadır ve sömürü sistemleri parçalanarak ancak yok olur. O sürece değin çeşitli silahlı devrimlerle Proletaryanın sınıfsal çıkarları, Marksist Leninist Maoist teoriye göre, mevcut toplumsal sistemin tamamen yıkılması ve bir sınıf olarak kendisinin de bir sonra ki dönemde ortadan kalkmasını gerektirmektedir, oysa burjuvazi kendi varlığını bu sistemin devam ettirilmesinde, sömürerek yönetmekle bulur.
Marksizm’e göre kapitalizm işçi sınıfının burjuvazi tarafından sömürülmesine dayanır. Bu sömürü şöyle gerçekleşir: işçiler, kendi başlarına üretim araçlarına sahip olmayanlar, hayatlarını sürdürmek için bir iş bularak çalışmak zorundadırlar. Bir kapitalist tarafından işe alınırlar ve onun adına çalışmaya başlayarak ortaya çeşitli ürünler koyarlar. Daha sonra bu mal/ürünler kapitalistin kendi malı olur ve kapitalist bunları pazarlayarak/satarak gelen paranın hepsine el koyar. Kazanılan paranın bir bölümü işçinin “yevmiye”sine ayrılırken, diğer kısım (artı değer) giderler çıktıktan sonra kapitaliste kar olarak kalır ve döngü böyle devam eder. Yani “kar” bütünüyle emekten kaynaklanmaktadır. Bu yüzden Marksizme göre, birileri ortaya konan ürünün karşılığını tam olarak alamamakta birileri de emek harcamadan ürünün karşılığını hak etmeden fazlasıyla almaktadır. Sınıf mücadelesi de tam bu noktadan temellenip çelişik toplum yapısına zemin hazırlamaktadır. Yine üretimde olmayıpta çalışarak emeğini satanlarında günümüz dünyasında işçi sınıfına mensupluğunun altını çizmek lazım. Yoksa Proleterya saf mavi yakalılardan oluşmamaktadır.
Günümüze gelinen süreçlerde buhar makinesi birinci sanayi devrimi dönemidir. İkincisi sanayi devrimi ise eletrikleşme, otomatikleşme ve seri üretim dönemi ve bilgisayar, robotlaşma ise üçüncü sanayi devrimi. Şimdilerde ise yapay zeka ile sanayi 4 devrimi dönemindeyiz. Yani topraktan son tüketiciye varan tüm üretim ve iş süreçlerini yapay zeka ile makina kontrollu hayata geçirmektir. İnsan emeğinin kol ve beyin emeğinin özellikle belirliyici üretici olmaktan çıkaran ve tali duruma iten bir durum. Bundan 175 yıl öncesinden farklı bir üretim süreci ve emeğine iten Proleter süreç işlemektedir. Güvencesiz ve kalıcı olmayan iş ve hayat şartları günümüzde emekçi halkın kaderini belirlemektedir ve devasa işsizler ordusu müjdelemektedir.
Almanya devleti bu noktada prekarität noktasında ciddi araştırmalar devlet kurumları tarafından yapıldı.
Prekarya, üyelerinin kazançlı istihdam türüyle ilgili belirsizlikle karakterize edilen bir grup için sosyolojik bir terimdir. Bu güvensizliğin istikrarsız olarak değerlendirilmesi, yaşam koşullarının zor olduğu, tehdit altında olduğu veya sosyal gerilemeye yol açabileceği yönünü vurgulamaktadır. Prekarya terimi, sosyal olarak dışlanmış veya yaşam koşulları nedeniyle sosyal gerileme ve dışlanma tehdidi altında olan grupları belirtmek için kullanılır ve bu grupları güvencesiz olarak temsil eden özellikler ve eğilimler vurgulanır. Yine bu kesimin çoğalması ve temel güç olma dönemide görülmekte.
İngiliz iktisatçı Guy Standing, prekaryayı halk arasındaki yeni bir sınıf olarak tanımlıyor. Kavramın ortaya çıkışı ise 2009 yıllarını buldu. Dezavantajları da tıpkı kelime anlamı gibi güvencesizliği, belirsizliği, istikrarsızlığı ve tehlikeyi barındırıyor. Olabildiğince esnekleşen bir istihdam rejimiyle örtüştüğü için de sürekli olarak değişken işlerde geçici bir statüde çalışan geçici ve güvencesiz emekçilere prekarya deniliyor.
Ünlü modern günümüz Ekonomisti olan Standing, 1980 sonrası değişen üretim ilişkilerinde prekarya sınıfının proletaryanın yerini aldığını savunurken, Sebebi de prekaryalar, proletaryanın sistem karşıtı tutkularının aynısını ve belki de daha fazlasını dezavantajıyla birlikte taşıyor.
Karl Marx bir kesimi özellikle Lümpen proleterya olarak değerlendirirken, gelinen üretim ilişkileri, üretim enerjisi ve üretim devrimleri bu kesimi ciddi bir klas olarak yapay zeka dönemi itibarıyla Prekarya olarak sınıfsal nitelemeye getirmiştir.
Klaus Dörre, ampirik araştırmaya dayanarak, Friedrich Schiller Üniversitesi Jena ve Recklinghausen Çalışma, Eğitim, Katılım Araştırma Enstitüsü’nden (FIAB) meslektaşlarıyla birlikte, üç klasa ayırdığı bir kazanç sağlayan istihdam tipolojisi geliştirdi:
-ayırma klası
-entegrasyon klası
-güvensizlik ( prekarya) klası
Prekarya (güvencesizlik) alanında, yazarlar ilk güvencesiz istihdamı geçici bir bütünleşme (umutlu olanlar), ikincisini kalıcı bir düzenleme (gerçekçi olanlar) ve üçüncüsünü hafifletilmiş bir olasılık (memnun olanlar) olarak sıralıyorlar. Güvencesiz bölgenin bu alt bölümü, bağımlı bir işte çalışmamalarına rağmen yine de geçim kaynaklarına yönelik bir tehditle karşı karşıya kalabilecek istihdam edilen kişilerin dahil edilmesini mümkün kılmaktadır. İyi eğitimli olsun ya da olmasın, yeni bir ufuk açsın veya açmasın, artık geleceksizlik ve güvencesizlik sebebiyle birçok açıdan prekarya proletaryadan farksız ve daha acılı sömürü biçimini yaşamaktadır.
Fakat artık günümüzde bu kavrama dair çalışma stilleri doğdu. Çalışan yoksullar, güvencesiz gelecekler, içerisinde bulunduğumuz yüzyılın en çelişkili kesimlerden sınıf mücadelesi için var ola gelmiştir.
Sistem çarklarının böyle devam etmesi sonrası er veya geç bu gerçekle tanışacağız ama şimdilerde işsiz, güvencesiz, kayıt dışılık sebebiyle Prekarya kesimi Proleterya ‘nın en hoşnutsuz kesimini oluşturmakta. Proletaryanın tersine iş disiplini ve planlı çalışmada olmaması, devrimin örgütlemesinide çok zora koyacaktır.
Böylece, artan işsizlik, güvencesiz ve kısa süreli çalışmalar her gün yeni bir çalışan yoksul profili ile oluşan işsizler ordusu.
Özellikle üretim ve tüketim süreçleri kollektif bir anlayış olan Sosyalizmle ancak planlı bir yaşamı örgütleyebilir. Yoksa önümüzde ki sömürü düzeyi çok acılı savaşlı günler yaşatacak dünya halklarına. Süreç ve gelişmelerde üretim araç ve ilişkileri kim kontrol ediyorsa o kesimin felsefe ve yaşam tarzına göre dünya şekillenecek.
FİAB araştırma sonucu ise Kapitalist Emperyalist sisteme şunu önermekte:
Üretim dışı veya az kazananların sisteme isyan etmesinin önüne geçmek için şartsız, koşulsuz geçim geliri ve yaşanabilinir bir ücreti herkese vermek, bu işinden bağımsız olarak ödenmesi. Tüm kesimlerin öfkelerinin dinmesi için asgari düzeyde hoşnutsuzluğu yok edecek ve toplumsal devrimleri engeleyecek politikalar. Burjuvazi ve özellikle uluslararası burjuvazinin Prekarya kesimlerini ciddiye aldığı ve bu noktada çeşitli politikalar geliştirdiği kesin. Bizlerde bu noktada yeni süreci daha iyi araştırıp daha etkili proğramlar çıkarmalıyız.
Yapay Zeka yönetmen ve üretkenliği döneminde, halen 175 yıl öncesi belirlemelere süreci tayin edemeyeceğini anlayan diyalektik bakış açısı Maoizm bilimine daha çok iş düşmekte…
Yapay Zeka ve teknoloji gelişmeleri toplumsal olarak KP önderliğinde kamulaştırılırsa… İnsan, hayvan ve doğaya çok ama çok faydalı olacak. Önümüzde ki 30 yıl bu açıdan çok öneme sahip mücadele yılları olacak gibi…
Yorumlar kapalı.