Kandıra Hapishanesi’nde işkenceli saldırıya uğrayan MKP tutsakları saldırıyı anlattı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Haber Merkezi: 15 Haziran 2022 tarihinde arama adı altında hücrelerine yapılan baskında işkenceli saldırıya uğrayan Maoist Komünist Partisi (MKP) dava tutsakları, gazetemize gönderdikleri mektupta işkenceli saldırıyı anlattılar.

Tüm hapishanelerde yaşanan hak gaspları ve saldırılara dikkat çeken tutsaklar, kendilerine yapılan işkenceli saldırıyı kamuoyuyla paylaşırken, bu vesileyle dışarıdan tutsakların sahiplenilmesi ve seslerinin duyurulması çağrılarını yinelediler.

Tutsakların gönderdiği mektupta şunlar ifade edildi:

Selam ve saygılar. Demokratik kamuoyuna, ilgili kuruluş ve bireylere…

Hapishanede en son maruz kaldığımız saldırıyı sizinle paylaşmak, bilgilendirmek istiyoruz. Birçok hapishanede hak ihlalleri, saldırı, işkence, eziyet, cezalandırma, sindirme amaçlı baskılar, koşullu salıverme hakkının ortadan kaldırılması, keyfi hücre hapis cezaları, süngerli hücreye atılmalar, keyfi baskın aramalar, havalandırmayı ve hücreyi dış cepheden 24 saat gözetleyen kamera gözetim sistemiyle özel yaşamın denetlenmesi, hasta tutsakların tahliye edilmeyerek tedavi haklarının engellenmesi ve göz göre göre devlet eliyle öldürülmeleri, elektrik parasının sanayi-ticaret tarifesi üzerinden 2.60 TL’den düzenlenerek tutuklu ve hükümlülerin kantin ihtiyaçları için harcamaları gerekli paraya el konulması, mektupların engellenmesi ve çok geç verilmesi, mektuplarda içerik değerlendirmesi sonucunda politik tutsaklara, “c.başkanına hakaret”, “örgüt propagandası”, “örgüt üyesi olmak”, “devlet organlarını alenen aşağılamak” vb. TCK 301 kapsamında olan “düşünce suçu” davalarının açılması, sürgünler, son dönemde yaygın uygulamaya giren tek kişilik hücre tipi (S tipi denilen) hapishanelerde (bu yüksek güvenlikli denilen hapishanelerden birisi de Sincan’da açıldı) günde 1 saat havalandırmaya yalnız çıkarılma, geri kalan yaşamı hücrede geçirme gibi mutlak tecrit üzerine kurulu, insan doğasına aykırı, işkence biçimi almış infaz uygulaması, yasada 1,5 saate çıkarılmasına rağmen açık görüşlerin hala 1 saatle sınırlandırılması ve daha az süre ile yaptırılması, sohbet hakkının kısıtlı uygulanması, hiç bir disiplin cezası olmasa bile cezasının infazı tamamlanmış hükümlülerin Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla engellenmesi gibi ve daha da sayacağımız uygulamalar, kitap ve dergi sınırlandırılması (5 kitap 5 dergi) ve Basın İlam Kurulu ilan listesinde olmayan gazetelerin verilmemesi ile birleştiğinde ve tüm bunlar fiziki saldırılarla tamamlandığında ne tür bir baskının olduğunu anlamak zor olmayacaktır. Özetlediğimiz uygulamaları biçimleri konusunda uzun uzadıya örnekleriyle yazmamız mümkün, ama bu bilgilendirmenin esas kapsamı genel duruma dikkat çekmekten ziyade fiili olarak maruz kaldığımız saldırıyı anlatmaktır.

Kocaeli 2 Nolu F Tipi Hapishanesi A Blok, 7. hücrede 3 kişi kalıyoruz; Abdullah Kalay, Kamil Turanlıoğlu, Veysel Kaplan. Abdullah Kalay kroner arter kalp hastası, kalp yetmezliği, kalbi %25 çalışan, özellikle son bir aydır sağlık durumu daha da kötüleşen AĞIR HASTA tutsaklardandır. İHD, TİHV ve diğer kurumlar tarafından sağlık dosyası bilinmektedir. Duyarlı milletvekilleri ve ilgili kuruluşlarca tedavisinin sürmesi ve yaşam hakkının ihlal edilmemesi bakımından serbest bırakılması yönünden çağrı yapılan yüzlerce hasta tutsakların başında gelmektedir. Kalp krizi geçirme riski nedeniyle kalp pili takılmıştır. Günde 10 ilaç (değişik) kullanmaktadır. Hapishane idaresi sağlık durumunu bilmektedir. 

Kamil Turanlıoğlu’da bir bacağı diz altından kesik engellidir. Protez bacak kullanmaktadır. Vernike korsakof yanı sıra çeşitli hastalıkları vardır. Hasta tutsaklar listesindedir. 

Bende (Veysel Kaplan) kalp hastasıyım. Olayın öneminin anlaşılması bakımından bu özel durumun bilinmesi gerekiyordu. Ağır hastanın olduğu (kendimi katmıyorum) engelli olan da dahil hücrede saldırı olmuştur. 

OLAY: 15.06.2022 tarihinde saat 14:00 dolaylarında gardiyanlar aramaya geldiler. Havalandırmada üst aramamız yapıldı. İki katlı olan hücreye aramaya geçildi. Hiçbir sorun yokken, henüz aramanın başındayken alt katta kapanmayan tuvalet kapısının kapalı tutulmasını sağlayan gazete kağıdından yaptığımız rulo-aparatını gardiyanların baş gardiyana “bunu alalım mı?” sorusu üzerine aramaya eşlik eden ve zaten kalabalık gardiyanlar grubunun içinde olan Kamil Turanlıoğlu yoldaşımız gardiyanların elindeki kağıt rulonun öbür ucuna elini uzatarak, “bu kağıt rulo kapı açılıyor, kapıyı kapalı tutmak içindir” demesi üzerine kendilerine bir gerekçe oluşmuş, fırsat kolluyormuşçasına, ortamı alevlendirerek bir provakasyon biçimiyle olay çıkarıldı. Pencere demirleri ve zemin kontrolü için kullanılan tokmağı elinde tutan gardiyan bir elinde tokmak diğer eli yumruk şeklinde engelli yoldaşımız Kamil Turanlıoğlu’na vura vura  -göğüs kısmına- ve iterek yere düşürmüştür. Yerden kalkmaya kalkıştığında itme ve tartaklama sonucu ikinci kez kalktığı gibi yere düşürülmüş kafasının kapı demirine çarpmasına bir-iki santim kalmıştır. Aynı anda tüm bunlar bağırtı, çağırtı, tehditler savurma eşliğinde gerçekleşmiştir. 

Yükselen bağırtı ve çağırttılar üzerine alt kata indiğimde (Veysel Kaplan) yerden kalkmaya çalışan Kamil Turanlıoğlu’nu gördüm. “Ne oluyor”, “ne yapıyorsunuz” dememle beni kollarımdan, boğazımdan tutup tartaklamaları, duvara yapıştırmaları bir oldu. Böyle bir aramanın suç olduğunu anlatma gayretim olsa da, bağırma, çağırtılar, tehditler eşliğinde ikimizi zorla havalandırmaya çıkardılar. Başgardiyan Taner Şahin “kitapları alın” talimatıyla, kitaplarımız çöpmüş gibi koridora atıldı. Bu saldırı ve işkenceyi protesto etmek için slogan atmaya başlar başlamaz aynı baş gardiyan “bunu alın” demesiyle gardiyanlar bana (Veysel Kaplan’a) saldırdı. Kollarım kırılacak derecede arkaya büküldü, başım yere bastırıldı, slogan atmayı engellemek adına ağzım kapatılarak hücreden çıkarıldım. Beni A Bloktan B Bloktaki süngerli hücreye kollarımdan tutarak yerde çekerek götürdüler. İlk başta sürüklediler, yorulunca ve yere düştüğümde çektiler. Görüntüler koridor kamera gözetim sisteminde kayıtlıdır. 

Saldırı esnasında adı geçen (Taner Şahin) başgardiyan ve özellikle bazı gardiyanlar “ben devletim”, “biz devletiz”, “karşımızda bu şekilde konuşamazsınız”, “ben ne dersem o olacak”, “kimse bana karışamaz”, “size öğreteceğiz”, “size göstereceğiz”, “bundan sonra böyle olacak”, vb. tehditler içeren sözler tekrarlandı. 

Yasaya uygun davranın, bu yapılanlar işkencedir, suçtur söylemlerimize, “bize böyle konuşamazsın” diyorlar. Sizi şikayet edeceğiz dememize ise, “nereye şikayet edersen et, kimse bize bir şey yapamaz” diyorlar. Bu doğru çünkü kimsenin kanun dışına çıkmış bu saldırgan ekibe bir şey demediği-yapmadığı açıktır.

Veysel Kaplan süngerli hücreye gittikten sonra tekrardan kalabalık gardiyan grubuyla A-7 hücresine gelen başgardiyan Taner Şahin belirtilen ifadeler yanı sıra Kamil Turanlıoğlu’na, “dua et engellisin, yoksa seni de alırdık, sağlam olsaydın seninle bu şekilde konuşmazdık biliyorsun demi” şeklinde tehdit esilmiştir. Kamil Turanlıoğlu’nu tartaklamak, yere düşürmek, tehdit etmek, kol direğinden yaralanmasına neden olmak (düşerken oluyor) yetmiyor demek ki dönüp gelerek, “sağlam olsan başka türlü konuşurduk” demektedir.

2,5 saat sonra Veysel Kaplan süngerli hücreden çıkarılmıştır. Slogan atmaması için yine kolları bükülmüş, ağzı kapatılmış (bu yapılırken burnuda kapatıldığı için bir çok kez bayılma derecesine gelecek düzeyde nefessiz kalmıştır) ve idarenin müdür görüşü için kullandığı odaya sürüklenerek götürülmüştür. Bu oda da başgardiyan Taner Şahin yumruğunu defalarca masaya vurarak tehditleri tekrarlamış, “slogan atarsan tekrar süngerli hücreye atarım” demiştir. Bu bir işkencedir ve slogan atacağını belirten Veysel Kaplan yaşanılan tartışma sonrası, ağzı kapatılarak kolları bükülerek sürükleme biçiminde A-7 hücresine getirilmiştir.

Abdullah Kalay bu saldırı esnasında oluşan yüksek gerilim, tehdit edici ortam nedeniyle yaşamsal olarak risk altına girmiştir. Durumu kötüleşmiştir. Bütün bu tehdit edici ifadelere oda maruz kalmıştır. Ağır kalp hastası olan birine böyle bir yönelimde bulunulması cana kast etme fiilidir. Kriz geçirmedi, peki kriz geçirseydi Abdullah Kalay ölmüş olacaktı. Bu yapılan sadece bir baskı değil, yaşama saldırıdır.

Hiç bir engelleme ve neden yokken arama adı altında saldırı gerçekleşmiş, işkence yapılmıştır. Olayda gardiyanların linç etme ruh hali içinde, aşırı derecede şiddet uygulamaya eğilimli davranışları açık ve net görülmüştür. Bu tür toplu saldırgan eğilimler uygun ortamda rahatlıkla öldürme fiiline evrilebileceğini de belirtmek istiyoruz. 

Saldırı olduğu gibi açıklanarak Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk. (16.06.2022 tarih)

16.06.2022 tarihinde Kocaeli 2 Nolu F Tipi Hapishanesi revir doktoru tarafından kollarımızda, bileğimizde oluşan morluklar, çizik ve yaralar rapor olarak kayıt altına alınmıştır. 

Genel olarak hapishanelerde olduğu gibi Kocaeli 2 Nolu F Tipi’nde de politik tutsaklar üzerinde baskılar olabildiğince artmıştır. Örgütlü, sistematik, kurumsal şiddet ve baskı politikası uygulanmaktadır. Politik tutsakların sahiplenilmesi, kurumsal psikolojik baskı, saldırı ve işkenceye karşı durulması bakımından demokratik, devrimci, ilgili kurum ve kuruluşları çok daha fazla duyarlı olmaya çağırmayı, bize yapılan saldırı vesilesiyle belirtmeyi gerekli görmekteyiz. 

Selam ve saygılarımızla

Abdullah Kalay, Kamil Turanlıoğlu, Veysel Kaplan 

Yorumlar kapalı.