1. Haberler
  2. EMEK
  3. Lezita işçilerinin direnişi 7. gününde

Lezita işçilerinin direnişi 7. gününde

featured
service

İzmir Kemalpaşa’da, Abalıoğlu Grup’a bağlı Lezita işçilerinin direnişi yedinci gününde devam ediyor. İşçiler dinletilen şarkılarla tehdit ediliyor.

Greve giden Lezita işçileri, “Son Pişmanlık Neye Yarar”, “Yürü Anca Gidersin” ve “Ya Dışındasındır Çemberin ya da İçinde Yer Alacaksın” şarkıları çalınarak işten atılmakla tehdit ediliyor.

İzmir’de Abalıoğlu Grup’a bağlı Lezita’nın Turgutlu’daki tesislerinde 3 yıldır sendikal örgütlenmesi devam eden ve TİS için yeterli sayıya ulaşan Öz Gıda İş Sendikası üyeleri grevlerinin 7’nci gününde. 3 yıldır şirket ile sendika arasında devam eden mahkeme süreci Yargıtay kararıyla sendika lehine sonuçlanmasına rağmen Lezita yetkilileri sendikanın masaya oturma çağrısını reddetti. Şirket tüm arabuluculuk çağrılarını yanıtsız bırakırken aynı zamanda yetkililerin 3 yıl boyunca sendikalı oldukları gerekçesiyle yüzlerce çalışanı işten çıkardığı iddia edildi.

Lezita’nın, yaklaşık 35 bin lira ücret karşılığında tesislerinde çalıştırmak için Hindistan’dan işçi getirdiği iddiası işçilerde bardağı taşıran son damla oldu. İşçiler haklarını almak ve çalışma koşullarını iyileştirmek için 7 gündür grev yapıyor. Lezita yetkilileri grev yapan işçilerin sesini bastırmak için tesislerine yerleştirdikleri büyük hoparlörlerden yüksek sesli müzik çalarak, işçilere “Son pişmanlık neye yarar, Yürü anca gidersin, Çember” gibi şarkılar dinletiyor. 

Lezita yetkililerinin işçilere grev dışında hiçbir yol bırakmadıklarını belirten Öz Gıda İş Sendikası Basın Sözcüsü İsmail Uğur, “Biz Lezita ile maaş konusunda uzlaşamadık gibi anlaşılmasın. Daha oralara bile gelemedik çünkü işveren doğrudan masaya oturmayı, doğrudan sendikayı reddediyor” dedi. Grev alanında pek çok mobbinge maruz kaldıklarını vurgulayan Uğur, “Lezita konser kolonları kiralayıp sağır edici bir sesle insanların sesini bastırmak için müzik açıyor. Açtıkları müzikler de işçilerle dalga geçercesine, ‘Son pişmanlık neye yarar, Yürü anca gidersin, Ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın” gibi mesaj veren şarkılar” ifadelerini kullandı.  Öte yandan şirket yetkililerinin grev alanındaki yola toprak döktürdüğünü ve yoldan geçen araçların kaldırdığı tüm tozların işçilerin üzerine geldiğini belirten Uğur, “Birçok işçi gün boyu o tozları yutmak zorunda kalıyor. Sendika olarak yolu sulayalım, toz kalkmasın diye su tankeri getirttik. Tankeri süren kişi Abalıoğlu’nun başka bir firmasında çalışan biriymiş. O işçiyi ‘grevdekilere desktek oldun’ diyerek işten çıkarttılar” diye konuştu.

Yetkililerin işçilerin geçişini engellemek için Hazine arazisine dikenli tel ördürdüğünü belirten Uğur, “İşçiyi yıldırmak, direncini kırmak için etik dışı, yasa dışı her türlü yol uygulanıyor. Kolluk kuvvetleri de sert bir tavırla sermayenin koruyucusu gibi işçinin karşısında duruyor. Tüm bu olanlar mobbingin ötesinde işkence” diye konuştu. Lezita’nın, yerel ve ulusal basındaki pek çok kurumla grev haberini yaptırmamak için iletişime geçtiğini öne süren Uğur, “Şirketin gerek İzmir ve Manisa’daki yerel basına gerekse ulusal basına grevimizi haberlerinde yer vermemeleri ve Lezita aleyhinde haber yapmamaları için yüklü para aktardıkları duyumlarını aldık. Yerel basına reklam verme teklifleriyle giderken ulusaldakilere daha yüksek tekliflerle gittiklerini biliyoruz. Gördüğünüz üzere hiçbir basın kuruluşu burada değil, greve de haberlerinde yer vermiyor” dedi. 

‘KÜÇÜCÜK BİR KÜMESTİ!’

Öz Gıda İş Örgütleme Sorumlusu Göksel Şengül, birçok işverenin işçinin örgütlü bir güç olmasını istemediğini belirterek, “İşverenin gözü hiç doymuyor. Hep bana, hep bana diyor. İşçiler birleştiğinde büyük bir güç olacaklarını bildiklerini için bu süreci baltamak için ellerinde geleni yapıyorlar”dedi. Türkiye’de yasal mevzuatın bu engellemeye müsait olduğunu vurgulayan Şengül, “İnsanların e-devletlerinden zorla sendikalı olup olmadıklarına bakıyorlar. Buna göre işten atıyorlar. Haliyle böylesine yasal güvencelerinin olmadığı ve ilkel çalışma koşullarının bulunduğu iş yerlerinde insanlar greve gitmek zorunda kalıyor” diye konuştu. Kolluk kuvvetlerinin işçilere müdahalesine de değinen Şengül, “İzmir’in pek çok yerinden gelen jandarma işçilerin karşısında durduruluyor. Neymiş, fabrikaya zarar verirsek diye oradalarmış. Abalıoğlu küçücük bir kümesti, Abalıoğlu’nu bu hâle getiren buradaki işçiler. Bunca yıl emek verdikleri işyerlerine niye zarar versinler” diyerek tepki gösterdi.

“Neyi, kimi koruyorsunuz?” diye soran Şengül, “İçerde tavuk ürünü değil başka bir şey yapılıyor da bunu biz mi bilmiyoruz. İçeride sadece tavuk var diye bu kadar koruma mümkün değil. Ya burada başka bir şey yapılıyor ya da burada dönen şeyin arkasında kimler var, ne yapmak istiyorlar? Sadece hakkını isteyen halkın karşısına 500 jandarma dikersen halkın kolluk kuvvetlerine bakış açısını değiştirirsin, yapmayın” ifadelerini kullandı. İşçilerin yasal haklarını kullandıklarının altını çizen Şengül, “Ne yaparlarsa yapsınlar, neye mâl olursa olsun, Abalıoğlu işyerinde toplu iş sözleşmesi imzalanacak. İşçilerin lehine sonuçlanana kadar mücadelemize devam edeceğiz”açıklamalarında bulundu.

“HİNDİSTAN’DAN İŞÇİ GETİRİLDİ”

Turgutlu, Salihli ve Kemalpaşa’dan gelen kendi işçilerine asgari ücret öderken Hindistan’dan getirilen işçilere yaklaşık 35 bin lira maaş ödendiğini öne süren İsmail Uğur, “Öyle absürt bir durumla karşı karşıyayız ki, adeta bölge halkını tehdit eder gibi ‘Benim size ihtiyacım yok, dünyanın her yerinden işçi getiririm’ mesajı veriliyor” dedi. 12 yıldır Lezita’da çalışan ve usta başı olan Gökhan Ayyıldız Ben, “Bunca yıl çok çalıştım, çok insan yetiştirdim. Sadece şartlarımızın iyileştirilmesini istedik ve bizi kapının önüne koydular. Hindistan’dan işçi getirip bize kapıyı gösteriyorlar. Biz artık yeni bir düzene, sendikalı bir düzene geçmek istiyoruz” diye konuştu. İşçi Nimet Yüksekkayalı ise, “Emeğimizin karşılığını istedik, hakkımızı savunduk. Hindistan’dan getirilen işçilere verdiklerini bize veriyor olsalardı şu anda burada eylemde olmazdık. Hakkımızı arayacağız, arkadaşlarımızla direnmeye devam edeceğiz. Biz Atatürk’ün geride bıraktığı çocuklarıyız. Emeğimizin ve hakkımızın peşindeyiz” ifadelerini kullandı.  

İŞÇİLER: MÜCADELEYE DEVAM

6 yıldır Lezita’da çalışan Havva Buldu, “Sinir sıkışması nedeniyle ameliyat olmuştum, soğukta çalışamayacağıma dair raporum da vardı ama buna rağmen hala soğuk bölümde çalıştırılıyordum. Artık dayanamadım. Sürekli baskıya uğruyorduk ve buna bir son vermek istedik. Sonuna kadar direnişe devam” dedi. 13 yıldır Lezita’da çalışan Derya Ergin ise, “Hepimiz işçiyiz hepimiz emekçiyiz. Biz hakkımızı istiyoruz, bütün mücadelemiz bunun için. İçerideki bazı arkadaşlarımızın bizi yarı yolda bırakmalarına çok üzüldük, onların da burada olmalarını beklerdik. Bu hepimizin direnişi” diye konuştu. Yaklaşık 6 yıldır Lezita’da olan Kasım Çetin de “Bu markayı da bu adı da bu noktaya işçiler getirdi. Hakkımızı istediğimiz için bize mobbing uyguluyorlar. Bizi işten çıkartmakla tehdit ediyorlar, bu insanları asgari ücrete mahkûm ediyorlar. Sizi yıllardır buralara getiren işçiler ne oldu da şimdi düşmanınız oldu? Çalışma şartlarımızın zorluğundan, yetersiz personelden yöneticilerimize bahsettiğimizde ‘istemiyorsanız Ankara asfaltı orada, çıkabilirsiniz’ diyorlar ve bizi ciddiye almıyorlar. Biz hakkımızı istiyoruz direne direne de alacağız!” ifadelerini kullandı.

Lezita işçilerinin direnişi 7. gününde
Yorum Yap
Giriş Yap

Devrimci Demokrasi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin