Kandıra 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde Maoist Komünist Partisi (MKP) davasından tutsak bulunan Abdullah Kalay, uzun bir süre birlikte kaldığı ve Elazığ hapishanesine sürgün edildikten sonra yaşatılan sorunlar nedeniyle “kalp krizi” sonucu hayatını kaybeden Kamil Turanlıoğlu’nu yazdığı şiirlerle anlattı. Abdullah Kalay’ın gazetemize gönderdiği şiirini yayınlıyoruz.
KAMİL’İME
Tarih: 06 Haziran 2023
Saat: 10:45
Hapishanenin Sosyologu ve Doktoru kaldığım hücreye geldiler.
Adımı seslendiler, üst kattan aşağı indim.
İçeri girmeye izin istediler.
Buyur ettim, buyurdular.
Lütfen oturun dedim.
Onlar bana “sen otur” dediler. Nasılsınız ile başlayan hal hatır sorma.
-“Kötü bir haber var” dediler.
O anda Galileo fısıldadı kulağıma
-“Dünya dönmüyor!”…
Doğru, dünya dönüyor diyenler
yalan söylüyorlar
Dünya dönüyor olsa
ben donup kalmazdım
Zaman durdurulan makina gibiydi
dili, damağı kurumuş
beti, benzi atmış
vahşi hapishane aygıtının diş(li)leri arasında
sıkışıp kalmıştım
Bende onlara fısıldadım
zar-zor duyulan ölgün sesimle
-Ne oldu?…
Dünya dönmeyi bırakırsa
hayat devam eder mi
gül çiçek açar
gülistan GÜLER!mi
bir saliselik zaman içinde
koca bir tarih gelip geçer mi
-“Kamil öldü…”
dedi kadın
Ha dünya durmuş
ha Kamil ölmüş
Ondan önceki hayat
ondan sonra devam eder mi
-“Kamil öldü…” dedi dosdoğru
kıp kısa
çok kesin söyledi
-“Kamil öldü…
Başın sağolsun
uzun süre birlikteydiniz ne de olsa…”
Sol kolum kaydı kalbimin üstüne
Sağ elimle ovdum
o duymasın bari
duyarsa ölür
o da ölürse
dünya bir daha döner mi
…
Way ane way
Çarmıha gerilmiş gibi
acıdı içim
Üşüdüm, ağladım
yerinden çıkmak isteyen kalbime
söz geçiremedim
Hafızamda dönenip duruyor silüeti
gölgesi geniş
duruşu heybetli
sol bacağında Protez
devrilmiş bastonunun üzerine
hafifçe gövdesiyle
…
Gelde anlat…
gelde anlat atomlara
Kamil öldü
geçmiş ölülerimi anlatamazken
yenisini anlatamam ki
ya neyliyeyim
Haydi
hazırlanın hep birlikte
yeni bir buzul çağına
Gelde anlat…
ey korkak karanlık
gelde anlat kalbime
…
Zamanı çekip duruyoruz
un gibi öğütüyoruz yılları
ölüm ile yaşam arasındaki
o ince çizgide
gidip geliyoruz…
Anlatı yokluğum var benim
hıçkırıklarımla bölünür mısralar
ömrümüzden günler tüketirken
ölüm gelmiş hapishanede yakalamış
ne su gibi
oluk oluk akar dilim
ne de varır yazmaya
duvarları döven elim
Ölüm bu
hoş bırakır mı düşmanlık çok
öbek öbek,
nisbet nisbet
Acze merhamet dilenmez
siz duydunuz mu
dağların inlediğini
korkup kardan, dumandan
çekip gittiğini
İnsan bu;
haz ile zaafı
emzirir aynı memesinden
eğer ölecekse ansızın
bir gün
dem bu demdir
feyz alınsın
haklı davasından,
kavgasından
…
“Burdan çıkarsa ölüm
şikayetimi ateşe yapın…” demiştim
Bu vasiyet
bu söz/bir sancı
bir ateştir
geceyi döven kıvılcımlar misali
yanar durur zihnimde
…
Biz üç yoldaştık
Kamil, Veysel ve ben
üç iyilik alevi
üç hücre neferi
yosunlu duvarların arasında
üç hecelik sözdük
üç birleşen yürektik
üç vakur/bilge insandık
Ayırdılar bizi
tarihin eski anlatılarına
hicran yarası gibi kazınalım diye
uzak diyarlarda sağ yanım
sol yanım Fizan’da
Oysa hayat tanıktır
hiç bir zaman
hiç bir güç ayıramadı
kalbimize kazınan anıları
Kamil öldü dediler
duydum
ve yanıtladım
HAYIR
işte yaşıyor şuramda!…
…
16 Mayıs 2023
Bir sigaradan
körüklenen közün alevinde
ağzında çıkıp yükselmiş duman
Ve
fırtınaya dönmüş her yer leyli leyli…
Kan susmuş
en farkt olmuş
Karardı zaman
ışık toprağa düştü
Kamil öldü, öldürüldü
Nasihatım tutmadı
biliyorum
hiç değilse bu son cigara
üçümüz için olsun
bir dal sıkıştırılmış
bir soluk derinden
hani der ya Ahmet Arif
“öldüresiye…”
Ölüm kapımıza gelmiş ise
bu sızlanmak
bu gamlanmak niye
Sürgün yollarında yorgun yalnız,
Sürgün yollarında efkar
kimsesiz
Katline ferman çıkmış
ne fayda
Hastaneye götürülmez
sızı kalbine
bıçak gibi saplansada
“Kamil öldü
başınız sağolsun
allah rahmet eylesin…”
denir sonrada…
…
Ya neyliyelim
sınıflar mücadelesidir
tutsaklık olacak,
üstü al kanlı gömlekle
adı eylem olacak
Dobran sesiyle künyesi okunacak;
Aslı Gürcü’ydü
Türk oldu,
Kürt oldu,
mahallede çingene,
yaban ellerde göçmen,
İş oldu,
işçi oldu,
sonunda aradı bir yol buldu
-Kurtuluş yok tek başına
ya hep beraber
ya hiç birimiz!
Bilmem nasıl anlatmalı seni yoksulum
yumurtalı omlet,
iki somon ekmek
gönüllere hoş gelmez mi
“Açtık soğanla yetindik” dediğinde
doymak anlaşılmaz mı
Fukaralığın ile
zengin arasındaki
sınıf farkı
akıllarda ayrışmaz mı
Atölyelerde,
inşaatlarda,
tarlada,
bahçede
örs ile çekiç arasında
kazma ile bel
umut ile el
dağ ile kent güzergahında
aradı bir yol buldu
Ya toplumsal kurtuluş
ya barbarlık!…
…
Uludağ’ın eteklerinde
bir kent
o kentte bir can
tırmanırsa Munzur’un zirvelerine
ne olur
vurulur
Aşk,
açlık,
ölüm,
direniş
Yirmi üç yıl
dile kolay
Evren e zor
sonsuzluğa zor
Kamil’e kolay!
Seni anlatabilmek
dile kolay
söze kolay
bana zor
Yine de anımsa
dünya dönüyordu Kamil’im
sen devrilmeseydin üzerine
…
Hani sözleşmiştik
şarap köpüğündeki
yıldızları içecektik
Sen cigarayı bırakacaktın
ben kalbimi serecektim orta yere
Baba oğul kutsallığı hayrına…
Hani her dem de anımsadığımız
gidenlerin türküsünü
birlikte söyleyecektik
ne sende kalacaktı
sürgün eziyetinin izi
ne de bende
kalp yetmezliği
hani demiştik ya
yaralarımızın
acılarını acılara ekleyerek
iyileştirecektik
…
Hadi gel
durma gel Kamil’im
su ol aka aka gel
yağmur ol yağa yağa
bir sarkıktan
damlaya damlaya gel
sisle salına salına
topallaya topallaya
yine gülerek ama
bulutlara karışa karışa gel
es,
gürle,
sus
ama gel
Soframız kurulanda
gönül bağımız açanda gel
mutlaka gel ama
bekliyorum seni
Bekleyenin çok unutma!…
09-12 Haziran 2023
*O VAKİT GELSE*
Bugün pazar Kamil’im
o beklediğim vakit gelse
akşamda olsa
gölgesi rüzgar paylaşan
söğüt ağacının altında
biz Güler ile birlikte
orada olacağız
Veysel’ide çağır
Özlem mutlaka olsun
Şerafettin ve Tekirdağ hepsi
Analara baş köşe yap (asın)
Yıldızlara (da) nezaketli bir davet yolla
rica et bulutlar olmasın
Ay’da gelsin otursun
Ateşi büyüt
alevleri sarsın beni
çoğalalım
Belki benimde
şu kalp çarpıntılarım durur o hal ile
“Ben melanet hırkasını…” türküsünü söyleriz
hep bir ağızdan
Şarap gibi yayılsın o (bu) vakit kadehler…
Sevgi ve saygı dolu
AŞK gibi…
*Ben içemem ki
14-15 Mayıs 2023
Abdullah Kalay
NOT: Bu şiir yazıldığında 14 Mayıs Pazar günü, Kamil ile Veysel’i düşünürken aramızda geçen geçmiş sohbetleri anarken karaladım. Sonra düzeltmeler yapar paylaşırım demiştim. Ama benim haberim olmadan Kamil’i 16 Mayıs’ta kaybetmişiz, olduğu gibi yazıyorum şimdi.