İzmir Kırıklar 1 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde tutsak bulunan Maoist Komünist Partisi dava tutsağı Veysel Kaplan gazetemize gönderdiği mektubunda, Elazığ hapishanesinde 16 Mayıs’ta kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Kamil Turanlıoğlu’nun, kalp krizi geçirmesine neden olan ağır tecrit ve yaşadığı sorunların bu süreci doğurduğuna değindiği mektubunun hapishane idaresi tarafından karalanarak gönderilmediğini belirtti. Kaplan devrimci tutsakların ağır tecrit koşullarında direnişlerini sürdürdüğünü ve hasta tutsakların devlet eliyle ölüme sürüklendiklerini belirtti.
Veysel Kaplan gönderdiği mektubunun devamında şu ifadelere yer verdi;
“Kavramların “tehlikeli” görüldüğü, fikirlerin “sakıncalı” mühürüyle damgalandığı hapishanelerde gerçeklerin dillendirilmesi ve duvarları aşması hiçte kolay değildir. Barikat örülmeye çalışılan şey ise gerçeklerdir. Çünkü egemen sınıf toplumsal gerçeklerin geniş kitleler tarafından görülmesinden korkar. Bu nedenle halkın aldatılması için her yol ve yöntem kullanılır. Sınıflar arası çatışma ve mücadele de iktidardaki sömürücü sınıf toplumsal gerçekliği sürekli çarpıtır, kendi meşruluğunu kabullendirmek ancak egemen sınıfın düşüncesini biricik doğru olarak benimsetmesi, topluma egemen kılmasıyla mümkündür. Gerçeklerden korkuyorlar dediğimizde, özünde işçi sınıfının kendi gerçekliğinin bilincine varması, birleşmesi ve mücadele etmesinden korktuklarını söylemiş oluyoruz. Bu nedenle kitlelerin bilinçlenmesine etki edebilecek bilgiler, etkinlik ve eylemler sistemli biçimde engellenmektedir. Devlet zoruyla ezilen ve sömürülen sınıfların Kürt ulusu ve diğer çeşitli milliyetlerin amansız baskı altına alındığı siyasi ve politik atmosferde faşist sistem baskısının en sistematik uygulama alanı hapishanelerdir. Politik tutsaklar bu olgunun içindedir ve her gün yaşamlarında test ettikleri gerçekleri açıklama çabaları da engellenmektedir.
Genel olarak dünyada sınıflar arası çatışma ve mücadelenin keskinleştiği ve işçi sınıfı mücadelesinin güç kazandığı ülkelerde siyasal baskı artar, çok demokratik görünen ülkelerde bile kapılar faşizme açık hale getirilir. Hapishanelerde baskılar şiddetlenir, politik tutsakların sayısı artar. Demokrasi ile tanışmayan Türkiye gibi ülkelerde ise, faşist siyasi niteliğine uygun olarak yukarıdan aşağıya sistemleşmiş devlet baskısı süreklidir. Hükümetler değişir ama hapishaneler politik tutsakların toplanma alanı olmaya devam eder. Ağır bedeller ödenir. Bu gerçeklik içinde devrimci tutsaklar yaşamını feda ederek ve her türlü sonucu göğüsleme iradesini ortaya çıkararak yarattıkları direniş geleneği kuşaktan kuşağa devredilmiştir. Gelinen aşamada baskılar azalmamış, katmerlenerek artmıştır. Komünist devrimci tutsakların direnişi ve yaşamı sadece tutsakların meselesi değil, sınıf savaşı yürütme iddiası olan her parti ve örgütün, her tutarlı demokratik kurumun, her tutarlı demokrat aydının da meselesidir. Sadece devrim değil, demokrasi mücadelesi yürütenlerde tutsak. Bu nedenle hapishaneler gerçekliğine yabancı, duyarsız ve ilgisiz kalanlar bırakalım devrimciliği, tutarlı demokrat bile sayılamazlar.
Hapishanelerde ölmek “pek normal” ama ölümün, yada öldürülmenin nerede, nasıl gerçekleştiğini açıklamak yasak, çok rahatsız edici oluyor. Nedeni açık: Çünkü normal şartlarda uygun tedavi olmaları halinde yaşama devam edebilecek insanlar hapishanede tedavi olamadıkları için ölüyorlar ve bu gerçeğin bilinmesi, anlatılması istenmiyor. Son iki yılda hapishanelerde yaşamını yitiren hasta tutsak sayısı elliyi geçti. Yeni yeni hapishaneler yapmakla övünen burjuva politikacılar, bürokratlar, yozlaşmış hükümet hastaların peşi sıra ölmesiyle hiç ilgilenmiyor gözükmektedirler. Zaten ölmeleri istendiği için ilgilenmemeleri, görmezden gelmeleri şaşırtıcı değil. Ama bilinmeli politik tutsakların yaşamı değerlidir ve bu yaşamı savunmak sınıf mücadelesi güçlerinin başlıca görevidir. Akılda tutulması gereken asıl yön budur.
Dikkat çektiğimiz konuda işte son örnek: 16 Mayıs 2023 tarihinde Elazığ 2 Nolu Yüksek Güvenlikli hapishanede Kamil Turanlıoğlu’nun kalp krizi sonucu yaşamını yitirdiği haberini aldık. Kalp sorunu olmadığını bildiğimiz daha üç buçuk ay öncesine kadar yıllardır birlikte kaldığımız yoldaşımızın bu ani kaybının arka planına baktığımızda gördükki yine hapishane idaresinin ihmali vede politik tutsaklara yönelik tanıdık kirli politikası var. Kriz geçirmeden yaklaşık üç hafta önce kalp çarpıntısı, sıkışma, ağrı ve nefes almada zorluk şikayetleriyle revir doktoruna çıkan Kamil Turanlıoğlu’nun hastaneye acil sevk edilmemiş olduğunu öğrendik. Hastaneye sevk edilse yoldaşımız yaşamını yitirmemiş olacaktı. Şimdi bu sonuca “doğal ölüm” denilip geçilecek mi?. Kamil Turanlıoğlu’nu hastaneye sevk etmeyen yetkililerin ölümünde sorumlu olduklarını neden ve sonuçlarıyla açıklayan mektubum “sakıncalı” bulundu.
Kamil yoldaşımızın ölümsüzlüğü haberini aldıktan sonra hem sürgün öncesi Kandıra 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde uğradığımız fiili saldırılar, hemde 24 Mart tarihinde sürgün edildikten sonra Elazığ 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishanede engelli ve hasta birisine yapılmaması gereken uygulamaları ve kalp krizine giden süreci açıklayan bir mektup yazdım. Fakat mektubumun önemli bölümlerinin karalanması kararı alındı. Dediğimiz gibi gerçeklerin açıklanması sakıncalı.
02.06.2023 tarihli mektubum İzmir 1 Nolu F Tipi Hapishanesi Disiplin Kurulu Başkanlığı’nın 09.06.2023 tarih ve 2023/176 sayılı kararıyla ilgili bölümleri hakkında “karalanması” kararı alındı. Mektubumun içeriğinde İzmir 1 Nolu hapishanesini ilgilendiren hiç bir şey yoktur. Ama genel bir anlayışa uygun hareket edildiği mektup engelleme kararından da anlaşılabilir. Zihniyet şudur: devlet politikası tutsakların ölümüne yol açsa da bundan devlet görevlileri sorumlu gösterilemez. Örneğin Kamil Turanlıoğlu’nun ölümüne yol açan devlet politikasıdır denilmesi sakıncalı görülüyor. Bunu ifade eden cümleler karalanıyor.
Hapishanelerde ağır hasta tutsaklar var ve peşi sıra yaşamını yitiriyor. Faşist devlet diktatörlüğünün ilgili kurumları “kalp krizi, kanser vs. hastalıktan yaşamını yitirmiştir” şeklinde kayıtlara geçip işin içinden çıkıyor! “Tüm müdahalelerin yapıldığı” yönünde eklemenin yapılması da hiç unutulmaz. Ama gerçek şudur ki, komünist devrimci hasta tutsakların öldürülmesi faşist diktatörlüğün sistemleşmiş bir politikasıdır. Evet bunların denilmesi çok sakıncalı görülüyor ve cümleler karalanarak mezara gömülüyor. Hadi cümleler karalanarak gömüldü peki apaçık gerçek nasıl ortadan kaldırılacak?.
Ağır tecrit, baskı ve sindirme politikasından söz etmekte “sakıncalı”. Peki tecrit yok mu? Hapishanelerde politik tutsakların bir yada bir buçuk saat havalandırmaya çıkarılma dışında tek kişilik hücrelerde yada üçlü hücrelerde tutulmaları tecrit değil mi?. Sosyalist gazetelerin, kitapların engellenmesi, yasaklanması, mektupların engellenmesi, ziyaretçilerin “güvenlik soruşturması” adı altında listeden çıkarılması, hücre hapis cezaları, sürgün sevkler, baskı ve tecrit politikası değil mi?. Kamil Turanlıoğlu yoldaşımızı kalp krizine götüren süreç politik tutsaklara yönelik uygulanan politikadan bağımsız düşünülemeyeceğini söylememiz de sakıncalı. Bu yönlü ifadelerde üstü karalanarak mezara gömülmesi gereken düşünceler olarak görülüyor ve üstü çiziliyor…
Kamil Turanlıoğlu Maoist Komünist Partisi (MKP) üyesi olmaktan 23 yıldır hapishanedeydi. 1999 Ümraniye hapishanesinden sonra Kandıra 2 Nolu F Tipinde uzun zaman birlikte kaldık. Değerli yoldaşımızın anısı önünde saygıyla eğildiğimizi ifade etmemizde sakıncalı görülüp karalanıyor. Kaldığımız hapishane hücresinin giriş kapısı yanında dışarıdan duvara asılan kimliğe devlet MKP üyesi yazıyor, ama biz ölümsüzleşen yoldaşımızın hangi partinin üyesi olarak hapishanede tutulduğunu yazınca üstü karalanıyor. Kelimeler karalanınca gerçek ortadan kalkıyor mu? MKP üyesi olmaktan hapis cezası verilen neredeyse çeyrek yüz yıldır hapishaneden hapishaneye sürgün edilen ve en son 24 Mart 2023 tarihli sürgünden sonra maruz kaldığı uygulamalar ve ağır baskı sürecinde kalp kriziyle yaşamı sonlanan Kamil Turanlıoğlu’ndan söz ediyoruz. Daima saygıyla anmaya devam edeceğiz. Mücadele sürüyor ve komünizm davasına sonuna kadar bağlı bir duruşla yaşamı onurla tamamlanmış yoldaşlarımız fiziken aramızdan ayrılsalar da yaşayan kuşakların kalbinde, bilincinde ve eyleminde taşınacaklar. Bu nedenle sözcüklerin karalanmasının bir önemi yok. Gerçeklere dayanan sözcükler daha görkemli yeniden dizilir.
Kamil Turanlıoğlu yoldaşın değerli anısına saygıyla… Kızıl selamlar
Veysel Kaplan/16.06.2023”
Yorumlar kapalı.