Revizyonizm enternasyonel proleter harekettin içinde burjuva bir etki olarak yirminci yüzyılın başında ortaya çıktı. Öz olarak Marksist görünüm altında Marksizmin çarpıtılması, yozlaştırılmasıdır. Revizyonizmin sözlük kökeni Latince re-videre’den gelir. Tekrar bakmak, yeniden gözden geçirmek anlamına gelir. Marksizmin gözden geçirilmesi adı altında en temel ilkeleri çarpıtılır. Revizyonizm söz konusu olunca ilkin Bernstein akla gelir ama 1914 yılında Avrupa’da dönemin komünist partileri olan sosyal demokratlar Marksizmin karşısına geçen bu düşman akımın temsilcileri oldular. Bernstein, Kautsky, Deng Xiaoping, Enver Hoca , Avro komünistler, post Marksistlere kadar içinde bulundukları döneme uygun Marksizmin ideolojik, siyasi temel prensiplerini değiştirmeye kalkışanlar aynı hamurdan yoğrulmuştur. Bu kimin hangi sınıfın hamurudur derseniz; Burjuvazinin.
Revizyonist siyasi çizgi sosyalist sınıf hareketi içinden gelişen bir akım olarak Marksist-Leninist yada Marksist, Leninist, Maoist iddia, görüntü altında yürütülür ve devrim amacı unutturulur. Reformculuk, parlamentarizm, sosyal şovenizm biçimleriyle Marksizmin üstünde tepinilir. Sınıf savaşımını değil, sınıflar arasında uzlaşmayı esas alan revizyonizm sınıf hareketi içinde burjuvazinin eli ayağı kafasıdır ve karşı devrimci bir yönelimdir. Avrupa sınıf hareketi içinde türemiştir ama orayla sınırlı kalmamış uluslararası nitelik almıştır.
Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) 20. Kongrede Marksizm, Leninizm silahını elinden attı. Stalin’e küfür, itibarsızlaştırma politikasını vitrine koydu. Bu çok sarsıcı, uluslararası etki bırakan ve tarihin akışına yön veren bir olay ve dönüştü. Mao Zedung komünist ülkede ve komünist partisi içinden türeyen ve egemen olan burjuvaziyi gördü ve 1957-63 polemiklerinde bürokrat burjuvazinin revizyonist yönelimine karşı ideolojik mücadele yürüttü. Fakat SBKP’nin enternasyonel kanıtlanmış saygınlığı, büyük prestiji ve komünizm cephesinin esas üssü olması itibarıyla diğer komünist partilerin doğru ve yanlışı birbirinden ayırmasını zorlaştırdı. Bu durum Sovyetler’de Kuroşçov önderliğinde bürokrat burjuva modern revizyonistlerin saçmalıklarının görülmesini de engelledi. Mao Zedung’un güçlü ideolojik mücadele direncine rağmen revizyonizm salgını ÇKP’nide etkiledi. İç mücadele keskinleşti. Tarihin en büyük kitle eleştirisi Büyük Proleter Kültür Devrimi (BPKD) parti içindeki burjuvaziye karşı bir barikat ve duruştu. Fakat Mao Zedung’un ölümünden hemen sonra pusuda bekleyen Deng Xioping liderliğindeki revizyonistler tarafından bir çok önder kadro tutuklanmış, infaz edilmiş ve darbe tertibiyle, komplolarla ÇKP yönetimine egemen oldular. Revizyonizmi Marksizm-Leninizm olarak selamlayan partiler SBKP’yi takip ettiler. Mao Zedung’un M-L çizgisini takip eden Marksist-Leninist-Maoistler komünist devrimi yolundan saptıran SBKP’nin modern revizyonist karşı-devrimci burjuva çizgisine cepheden karşı durdular. 1957 sonrası SBKP’nin arkasına takılanlar tarihin yanlış tarafında yer aldılar, Marksizme düşman akıma karşı duran Marksist-Leninist-Maoistler ise tarihin doğru tarafında yer aldılar. Tarih bunu gösterdi. Keza Maoizme karşı cephe alan Enver Hocacı dogmatik revizyonist akımın da tarihin yanlış tarafında durdukları görüldü. Sosyalist ülkelerin yenilgisi dünya işçi sınıfı, emekçi halkları ve ezilen ulusları için büyük teorik ve pratik gerileme ve kayıp oldu. Buna rağmen her bir yerde devrimci sınıf mücadelesi evrensel zincirin birer halkaları şeklinde özgün şartları içinde sürdü, sürmektedir.
Sovyetler Birliği ülkeleri ve Çin’in yenilgisi Marksizm-Leninizm-Maoizm teorisinin yenilgisi değildi; olamazdı. Marksizm somut şartların somut tahliliydi ve sınıf bilinçli proletarya kendisine sağlanan bilim ile iktisadi ve toplumsal hal ve şartları somut olarak analiz ederek mücadelesini sürdürecektir. Marksizm evrenseldir, zafer kazanmış ülkelerin sınırlarına hapsedilemez. Yada zafer kazanmış devrimin yenilgisiyle de Marksizme ömür biçilemez, “öldü” denilemez. Çünkü ölecek teori değildir; canlıdır. Aksine MLM her dönem nesnel şartlar üzerinde işçi sınıfının somut analize dayalı evrensel mücadele silahıdır. Yani, daima güncel, ezilen ve sömürülenlerin elinde, devrimci kitleler ile yaşayan bir silahtır. Uluslararası komünist hareketin gerilemesi ve zayıflığına bakarak sorunu MLM bilimde arayanlar ya materyalist düşünmüyorlar yada bilinçli olarak meseleyi çarpıtmaktadırlar. Ortası yoktur.
Revizyonist teorisyenler genelde eskiden Marks, Engels’in, günümüzde ise bununla birlikte Lenin, Stalin, Mao’nun sosyalizm ve kapitalizme, sınıf mücadelesine ilişkin kendi zamanlarındaki koşulların gerçekleşliğini ifade ettiler ama günümüzün gerçekleri çok farklı -sanki eskiye dönülsün diyenler varmış gibi- olduğunu belirterek Marks, Engels, Lenin, Stalin, Mao’nun temel tezleriyle bugüne cevap verilemeyeceğini çeşitli teorilerle ileri sürmektedirler. Özünde Marksizmin temel tezleri tahrip edilme faaliyeti sürdürülür. Marksist görüntü altında Marksizmsiz bir Marksistlik. Sınıf mücadelesiz bir Marksizm yada iktidar hedefi gütmeyen ruhu ve iradesi alınmış bir Marksizm! Evet tüm bunların örnekleri mevcuttur.
Lenin’in tespiti ne kadar da isabetli. Demiştir ki, Marksizmin bilimsel teorik gücü düşmanlarını Marksizm maskesi altında saklanmaya zorlar. Burjuvazinin safına geçen sosyal demokratlardan tutalım da, SBKP’nde devrime sırtını dönen bürokrat burjuva modern revizyonistlere, Deng Xioping, Enver Hoca takipçilerine kadar hepsi en tutarlı Marksizm uygulayıcıları olduklarının teorisini yaptılar ama kapitalist dünyaya teslim oldular. Komünizm teori ve pratiğini yozlaştırdılar, çarpıttılar, bilim adına çarpık, tutarsız düşünceler ileri sürdüler.
Yirminci kongrede 1956’da proletarya diktatörlüğünü reddedip Stalin yoldaşa karalama kampanyası başlatılmasıyla Sovyetlerde kapitalizmin restorasyonuna başlandı.SBKP kongre kararında sınıf mücadelesinin ortadan kalkmasıyla birlikte proletarya diktatörlüğünün SSCB’de “aşıldığı”nı, sınıf devleti olmaktan çıktığı ve SSCB’nin “tüm halkın devleti” olduğu ve kulağa hoş gelen ifadeyle “her şey insan için” sloganıyla “komünizm inşasına” girişildiği ilan edilmişti. Peki ne oldu?. Sınıfların ortadan kalktığı belirtilmişti burjuvazi koltuğa oturdu. Bu revizyonist kırılma ile birlikte mezarı üstüne pislikler döküldü, onun şahsında komünizm, Marksizm teorisi ve pratiğine saldırının önü açıldı. Eş zamanlı olarak “komünizm inşasına girişildiği” zaman aralığında kapitalizmin inşasına girişildiğini tarih gösterdi. Revizyonizmin “proletarya diktatörlüğünü aşmak”la işe başlaması rastlantı değil, Marksizmin temel ilkelerinin reddi, sınıf savaşımının reddi ile ilgili bir pozisyon alıştır.
Modern revizyonizmin teorik muhtevası bu tarihi kırılmaya denk düşen ihtiyaçlara uygun dolduruldu. Büyük laflar edildi, gerçekler teoriye uyduruldu. Emek sermaye çelişkisi kapitalizmin sınırları içinde çözülebilir tezi hortlatıldı. İşçiler ve işverenler, sömürenler ile sömürülenlerin eşit haklara sahip ortaklar gibi -aynı gemideyiz hesabıyla- davranmalarının maddi temelinin oluştuğu bir kapitalizmden söz edildi. Bu durumda sınıf mücadelesi tezinin geçerli olamayacağı, kapitalist sistemlerde demokrasinin geliştiği, sosyalizm ile kapitalizm arasında ortaya çıkan yakınlaşma ile sosyalizm yolunda ilerlenildiği tezleri utanmazca, rezilce komünist kimlik altında savunuldu. Sınıflar arasında mücadele yerine sınıfların uzlaştığı politik, siyasi kültürün ortaya çıktığı ileri sürüldü. Gerçekte ise sınıfların uzlaştığı falan yoktu, kendileri emperyalist dünya burjuvazisinin safına geçmeye karar vermişlerdi ve maddi dayanaktan yoksun teoriyi de nesnel gerçeklerin yerine koymuşlardı. Burjuvazi dışarıda değil, komünist partinin içindeydi ve SBKP tarihi kırılmayla sosyal demokratlaşmıştı.
Kuroşçev liderliğinde işçi sınıfı partisinden “halk partisi”ne, proletarya diktatörlüğü devletinden “tüm halk devleti”ne geçişle “komünizmin inşa edileceği” müjdelenmişti. Fakat Marksizmin kızıl bayrağı yerlere atılmış, kapitalizmin lanetli bayrağı omuzlanmıştı, Eduard Bernstein, K. Kautsky ve devamcıları bilumum revizyonizmin sınıf işbirliği yoluna girilmişti. İşçi sınıfı partisi olmanın tarihsel misyonu yadsındı ve zıddı olan burjuva sınıf partisine dönüştü ve cenazesi kaldırıldı. Tarih onların belirttiği şekilde akmıyor. Kapitalizmin belli başlı kaçınılmaz çelişkileri şiddetlenmiş muhtevasıyla sosyalizmin kaçınılmazlığını göstermeye devam ediyor.
Revizyonizm söz konusu olduğunda donuk bir teori olarak düşünülmemeli. Marksizm-Leninizm-Maoizm temel ilkelerini değiştirme çalışmaları çok yönlü sürmektedir. Çarpık fikirlerine hazır kılıf var ellerinde, değişen yeni ekonomik ve toplumsal şartlara ayak uydurmak, cevap olmak! Yukarıda dikkat çektiğimiz reddiyeler ile “yenilikçilik” kılıfı ne kadar tanıdık değil mi?! Maoist partide, Kaypakkaya güzergahında proletarya diktatörlüğünü reddedenlerde aynı kılıfı M-L-M ilkelerini çarpıtan teorilerin üzerine geçirmişlerdi. “Yeni şartlara ayak uydurmak”!
Şu gözden kaçırılmamalı, revizyonizm bir bütün olarak Marksizm teorisi ve pratiğini reddetmez. En önemli ilkelerini bozar, yozlaştırır, reddeder ve bunu yaparken kendisi Marksist iddiasını sürdürür. Revizyonizmin tek biçimi yoktur, dönemin şartlarına, politik atmosferin içinde çıkan türlerine kendi özgünlükleri dikkate alınarak, ayrıştırılarak mücadele yürütülmesi gerekir. Örneğin, M-L iddialı olup Maoizme “modern revizyonizm” diyen revizyonizm türü olduğu gibi, M-L-M iddialı olup komünizm mücadelesinde temel proletarya diktatörlüğü ilkesini reddeden revizyonizm türü de var. Bu ve benzer çeşitlilik ayrıştırılarak ideolojik mücadele yürütülmeli.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan sınıf hareketinde revizyonist teori ve pratiklerin çeşitli örnekleri mevcuttur. Maoist parti zararlı akımlara karşı ideolojik mücadele yürütmenin stratejik görev olduğu bilinciyle hareket eder. Güncel olarak tasfiyecilik devrimci hareketi kemirmektedir. Reformizm ise hâlâ devrim hareketi için baş tehlikedir. Parlamentarist, pasifist, legalist zeminde söylemde devrimci gerçekte devrimci sınıf savaşımı yerine reformculuğun konulması, keza sınıf bilinci, mücadelesi ve kurtuluş gayesini bir kenara atan ve ekonomik taleplerle sınırlı istekleri öne alan ekonomizm, proletarya enternasyonalizm ilkesini çiğneyip “kendi” burjuvazisi safına kayarak proletaryanın uluslar ötesi enternasyonel evrensel kardeşliği ve sınıf birliğini ihmal eden, yozlaştıran sosyal şovenizm, sınıf mücadelesi komünist partinin sosyalist devrimde önderlik rolü, işçi sınıfı demokrasisi ve sınıf egemenliği anlamına gelen proletarya diktatörlüğünü, işçi sınıfının biricik devrimci sınıf olarak tarihsel rolünü reddeden teorik ve siyasi yönelimler birer revizyonizm örnekleridir. Keza toplumsal koşulların diyalektik materyalist felsefi bakışla analiz edilmesi yerine felsefi idealizm, olguların yerine fikirleri koyan öznelcilik M-L-M teori kavram tespit ve görüşler yerine burjuva fikir ve kategorilerin konulması; başta Stalin, Mao Zedung olmak üzere kimi olaylar tarihi nesnel bağlamından koparılarak sahte, ikiyüzlü burjuva ahlak ölçüleriyle komünist önderlerin karalanması, bunun üzerinden subjektif tek yanlı biçimde sosyalizm olumsuzlanması, proletaryanın büyük önderlerinin karşı karşıya konulması; birbirinin devamı ve somut koşullara dayanarak devrim hareketiyle gelişen proleter devrim teorisi ve pratiğinin M-L-M’in bütünlüğünün yadsınması, kimilerin Mao’nun kimilerinin ise Stalin’in Marksizme katkılarını reddetmesi gibi, kimilerin ise gelinen aşamada Marksizmsiz komünizm/komünistlik yapma iddiaları gibi çok çeşitli revizyonizm türü mevcuttur.
Marksizm-Leninizm-Maoizm’den sapılması kaçınılmaz olarak revizyonizme yakınlaştırır ve bu tasfiyeciliğinde kaynağıdır. Bize gerekli olan revizyonizm değil, Marksizmi uygulamaktır. Toplumsal değişimleri gözden kaçırmadan analiz ederek çıkan sonuçların gösterdiği yönde -ki Maoist parti teorisini olguların tahliline dayandırarak yönünü belirlemiştir- sınıf mücadelesinin geliştirilmesi Maoist komünistlerin görevidir.