Neden DABK’çı olmalıyız…! 

SERDAR OKAN

Devrim için verilen mücadele; aynı zamanda, bireyselliğe karşı ve işçi sınıfı, emekçiler ve ezilenler arasında aynı sınıfa ait olma bilincinin oluşması için verilen mücadeledir. Burjuvazinin toplum üzerindeki hakimiyetine son verilmediği müddetçe, bu mücadele, sürekliliğini gerekli ve ihtiyaç olarak sınıf mücadelesinde hissettirmektir. İşçi sınıfının sınıf bilinçli kadroları, sadece ve sadece devrimci ortamlarda sınıf çıkarları ve ortak siyasi hedefler temelinde birlik için bir araya gelirler. İşte sınıf bilinçli devrimci yapılanma; sadece bu dönemlerde, tarihi görevi olan, kapitalist üretim ilişkilerini kökünden kazıyarak üretim araçlarının özel ellerde toplanmadığı (özel mülkiyet), rekabetin ve sömürünün olmadığı bir toplumu inşa edebilir, inşa etme rotasına girer.

Gelinen son krizli ortama damgasını vuran aşırı ve plansız üretim ve buna pandemi eklenince, kapitalist düzenin büyük ve feci yeni ekonomik kriz ortamında, işçi sınıfının tamamen silahsızlandırılması ve hak gasplarına upraması her alanda katlanarak artmaktadır. İşçi sınıfının; kapitalist düzeni yıkma hedefini güden bir partisi olmadığı sürece veya marjinal bölünmelerle faal olduğu gibi, böyle bir partinin yokluğu yüzünden siyasi alanda da sınıfımız kendisini savunamaz ve iktidar perspektifi geliştiremez. Burada suçlu aranacaksa işçi sınıfı değil, sınıf bilinçli komünistlerin yaratamadıkları ihtilalcı sınıf örgütleridir.

Komünist Manifesto açıkça; “Komünistler, hedeflerinin gerçekleşmesi için geleneksel toplum düzeninin şiddet yoluyla yıkılması gerektiğini açıkça beyan ederler” diyor. reformist sol veya silahların eleştirisine dayalı devrimi reddeden tasfiyeci revizyonistler ise düzenin sınırları ve yasalarına bağlı kalarak, kırıntılar mücadelesiyle yetinmektedirler… işçi sınıfı burjuva sömürücü kanunların hüküm sürdüğü bir ortamda iktidara gelemez. Yani İşçi sınıfı ve önderlik kurmayı, Proletarya Partisi siyasi bağımsızlığını elde edemeden iktidara gelemez.

Emperyalist-kapitalizmin dizginlenemeyen gelişimi, proletaryayı durmadan sömürerek yoksullaştırıp saflarını sürekli büyüttü. Kapitalizm, yeni sömürü şekilleri icat etti ve en son durumda günümüzde ise bir 3. Dünya savaşı ile karşı karşıyayız. Proletaryanın sayıca hızlı çoğalması karşısında… sınıf bilinçli örgütlerin çoğalamaması gibi, kapitalist sömürü çarkının karşısında bölünerek etkisiz ama revizyonist ve tasfiyeciliğe teslim olmayan sınıf bilinçli gruplar mevcudunu yarattı. Diğer yandan kapitalizm, hizmet sektörü, banka çalışanları sektörü, sigorta çalışanları sektörü ve farklı yeni sektörler şeklinde işçi sınıfının çeşitliliğini arttırma çabalarıyla bölerek, ücretlerinde ve de yaşam şartlarında farklılık yaratıyor görüntüsüyle, sadece ücretleriyle geçinmek zorunda kalanlar arasında bölünmeler yaratıp kullanıyor. Burjuvazi ve esasen onun yedek lastiği reformistler, sömürülenler ile sömürüp servet edinenler arasındaki temel sınıf çelişkileri ve düşmanlığını gizlemek ve savunmak için bu bölünmelerini yeni buluşlar diye oturum veya Kongrelerinde kararlar olarak almış durumdalar.

Tüm emperyalist, kapitalist ve yarı sömürge ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de işçi sınıfı ve ezilenler, yaşam koşullarını mevcut kapitalist düzen sınırları içerisinde Reformist girişimlerle ancak değiştirebileceğini gündemlerine alma çabalarında. Önümüzdeki Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanmamanın giderek artması durumunun, siyasete duyulan nefretin ifadesi olmaması için tüm devrim karşıtları harıl harıl çalışarak bu noktada birleşiyor. Bu noktada şiddete ve zora ihtiyaç olan öncü devrimci güç ve müttefikleri maalesef faal değil.

Sömürülenlerin bilinç seviyesinin ekonomik dar boğazlıktan kaynaklı kısmi olarak geliştiği ama İşçi sınıfı ve ezilenlerin hala seçimlerin bir çözüm olduğuna derinden inanıyor olması objektif durumdur. İşçi sınıfının önemli bir bölümü, özellikle de reformizme örgütlü olanlar, esas çözümün devrim yoluyla değil, seçim yoluyla olacağına inanmaya devam ediyor. Tüm bu gelişmeleri devrim lehine çevirmek, ilk etapta sınıf bilinçli Maoist irili ufaklı tüm güçlerin ilkeli birliği ve akabinde Maoist Öncü’nün oluşturacağı devrimci ittifak ile işçi sınıfının sistem kritiği ve zora dayalı devrim perspektifi girişimlerine ihtiyaç vardır.

Örgütlü işçi hareketi içerisinde morali bozulan veya reformizme kapılan birçok militan olsa da, mücadele ve ihtilalci Öncü’nün yaratılması, bu süreci tersine dönüştürme ve sınıf mücadelesinde safları yine devrimci kılma koşulları oluşturabilir.

Maoist komünistler bu gerçekleri görerek yola çıkmalı ve örgütlenmeli. İşçi sınıfının bir kısmını devrimci komünist fikirlere kazanabilmek ancak gerçek Maoist komünist devrimci bir partinin var olması ve tamamen devrimci ihtilalci bir siyasetin savunulması ile mümkündür.

Tüm bu adımları birer birer hayata uygulayanlar ezilen kitleleri bir araya getirir. En yakınındakilerle bu işe başlamayı beceremeyen siyaset statik ve dogmatik kalır, radikal duruşunu ve enerjisini yalnız içe uygulayarak yerinde sayıklar ve kendince büyük işler yaptığını zanneder. Bugün içimizdeki tartışmalar onun için çok önemlidir ve keskindir. Çünkü önümüzdeki süreç; sınıfsal görevlerimizin bilinciyle hareket etmeyenler, küçük olsun, az faaliyet olsun ama hata yapmayalım mantığıyla bakanların süreci olamaz.Önümüzdeki süreç; ancak, geleneğin mücadelesinde kristalize olan ve iktidar perspektifi için bedel ödemekten korkmayan, bu uğurda hata yaparken bile kitlelere öz eleştiriden korkmayan, niyeti şan şerefli sınıf bilinçli atılgan ve feda ruhunu ortaya koyan mücadele tavrıyla gelişir…

Varsın bu süreci sınıf savaşımız da ortaya koyarken birileri bizlere Fokocu desin… “DABK kafalı” olarak küçümsesin, asıl hedef ise bu sistemi yerinden sarsan ihtilalci komünist bir dönemi başlatmak, yani DABK’çılaşmak…

Ütopyası ve realitesi büyük olan Önderlerimizin izinden, dönemin somut durumunu somut koşullara uyarlayan ve iktidar perspektifini kuşanan yeni militan bir döneme….

Birlik-Mücadele-Birlik

Exit mobile version