Proletarya Partisi, Kitlelerin Hapsedildiği Karanlığa Tutulmuş Işıktır!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Partimiz, Maoist Komünist Partisi’nin doğuşundan itibaren bütün çalışması ve gayesi Marksizm, Leninizm, Maoizm bilimini Türkiye ve K. Kürdistan toplumsal somut pratiği ile birleştirmek ve bu temel ilke ışığında Türk ve Kürt ulusları ve çeşitli milliyetlerden işçileri ve emekçi köylülüğü, tüm halk kitlelerini sosyalizm-komünizm mücadelesinde birleştirmek ve seferber etmektir. İbrahim Kaypakkaya yoldaşın revizyonist karanlık perdeyi yırtan çıkışı Türkiye-K. Kürdistan proleter devrimi ile ilgili tamda devrimci bir teori ışığında işçi sınıfının siyasal iktidarı kazanma beyanı, mücadele iradesi ve gelişme gerekliliğini ifade eder. Proletaryanın siyasal iktidarı kazanma iradesini zor araçlarıyla göstermesi, uzlaşmacı ulusal burjuvaziye yedeklenmiş sosyal şoven TKP çizgisinin aksine Türkiye-K. Kürdistan devriminde ortaya çıkan yeni bir aşamaydı. Faşist devlet diktatörlüğü bu yeni aşamada proletaryanın devrimci güçlerine yoğun saldırıya geçti. Saldırı ve baskı politikasını gevşetmeksizin sürdürdü. Bu durum siyasal anlamda proletarya ile burjuvazinin iktidar savaşımını ifade eder. Türkiye-K. Kürdistan devrimi için büyük önem taşıyan önderimiz İbrahim Kaypakkaya yoldaş partiyi sağlamlaştırma zamanı bulamadan egemen sınıflar tarafından 1973 yılında; yeni aşamanın bu saldırı döneminde katledildi. Bu birinci yenilgiden sonra büyük kararlılıklarla sınıf savaşımını sürdürme çabası içinde olan tarihi boyunca sürekliliği sağlanmış bir önderlik kurumu yaratmayı başaramadı. Mücadelede yarattığı önderler bir şekilde kısa sürede katledildiler ve dönem önderlikleri değişime uğradı. Bu durumun siyasal amaca uygun biçimde devrimci teorinin T.K. Kürdistan toplumsal yapısına beklenilen düzeyde uygulanmasına büyük ve belirleyici bir engel oluşturduğunun iyi görülmesi gereklidir. Partimiz sınıf mücadelesini sürdürmektedir fakat çok daha ağır sorunlarla karşı karşıya kalmakta oluşunun altındaki en tayin edici öğe hala önderlik sorununu çözememiş olmasıdır.

Karanlıkta el yordamıyla yürümek özünde karanlığın esareti altında kendi etrafında dolanmak, düşmek, olmadık kazalara uğramak ve göremediği nedenlerin kurbanı olmaktır, oysa sınıf mücadelesi teorisi ve pratiğinin kurmayı proletarya partisi, kitlelerin hapsedildiği karanlığa tutulmuş ışıktır. Çıkış ve kurtuluş yolunu gösteren bir önderlik olmadan parti kurtuluş yolunu gösteren bu aydınlığın merkezi, çekim gücü olamaz.

Türkiye’nin coğrafi konumu emperyalist ülkelerin Türkiye’yi içine alan Ortadoğu’daki egemenliğinin kanlı biçimi Kürdistan’ın parçalanması ve bölüştürülmüş bu mazlum ulusun üzerindeki devletlerde siyasi ve ekonomik süreçlerin yönetilmesi sorunu ile düşünüldüğünde üstelikte başından itibaren faşizmin egemen olduğu Türkiye ve K. Kürdistan’da durumun son derece karışık, mücadelenin de son derece zor olduğu koşullarda Marks, Engels, Lenin, Stalin, Mao’nun teorilerinin toplumsal pratiğe uygulanması mücadelede çelikleşmiş son derece güçlü bir önderlik ve savaşçı bir partinin varlığını gerektirir. Tüm reformist-sosyal-şoven parlamentarist yanlış fikirlere karşı ideolojik mücadele yürüterek büyük bir kararlılıkla MLM çizgiye bağlı böyle bir parti yaratma çabası içinde iken sınıf düşmanları tarafından Kaypakkaya yoldaş işkencede katledilse de komünizm ideolojisi ve siyasi çizgisine sadık fikirleri komünist bir akımın mücadelesinin önünü açtı; partimiz önderimizin doğru MLM çizgisine sadık kalarak yanlış fikirlere karşı mücadele yürüttüğü sürece, tüm önderlik sorunları ve siyasi geriliğin varlığına rağmen daima proleter sınıf cephesinde mücadele dinamiğini korumuş, sınıf düşmanlarının dikkatini üzerine toplamıştır. Partimizin çizgisinin rayından çıkarılmasına dair tarihimizdeki süreçlerin değerlendirilmesi mevcuttur, fakat komünist çizginin sağcı burjuva ideolojisi ile değiştirilmesine yönelik son çaba üçüncü “kongre” ile (2014) gerçekleştiğinde bizim açımızdan partinin yeniden tarihsel çıkışına uygun toparlanması görevinin başarılması mücadelesi de bir zorunluluk olarak karşımıza çıktı.

Türkiye ve K. Kürdistan toplumsal koşullarında yaşanan değişim ve dönüşümün dikkatle incelenerek önderimiz İbrahim Kaypakkaya ve partimizin doğru MLM fikirlerinin derinleştirilerek mücadelenin geliştirilmesi gerekirken Avrupa merkezli kafası ve ruhu mültecileşmiş darbeci üçüncü “kongre” kliği Marksizmin ideolojik temel tezlerini redde dayanan teslimiyetçi, sağcı bir çizgiyi dayatmaya kalkışarak ayrılığa yol açtı. 2005 yılında 17’lerimizin partimizin değerli kadro ve önderlerinin Milli Güvenlik Kurulu merkezli en üst planlama ile katledilmesinden sonra nitelik zayıflaması yaşayan, yeni darbelere açık hale gelen güvenlik sorunları giderilemeyen ve iyiden iyiye gün geçtikçe sağcı ideolojik cereyana kapılan kendiliğindenciliğin bir çizgi haline gelerek tasfiyeci süreçle yürütüldüğü merkezden alta kadar durdurulamayan iç dökülmeler ve bu teslimiyetçi sağcı çizginin 16 Kasım askeri alandaki teslimiyetle adeta bir sembol final yapması özünde on yıllık süreçte (2005’ten 2015’e kadar) ağır darbeler, tasfiyeler konumlarını ve mücadeleyi bırakanlardan ortaya çıkan boşlukta önderlik kabiliyeti taşımayan bir çok zayıf, kusurlu, küçük burjuva unsurların partinin üst yönetici organına hakim hale gelerek, komünist çizginin yerine sağ tasfiyeci revizyonist-oportünist çizginin egemenliğini üçüncü “kongre”de darbeci tarzda ilan etmesiyle sonuçlandı. Böylece üçüncü “kongre” çizgisi sistem sınırlarına çekilmiş bir siyasal hatta kendi gelişimini tamamlayarak Marksizm, Leninizm, Maoizm doğru çizgisinden ayrılmış oldu.

Üst yönetici organa hakim hale geldikten sonra sağ ideolojiyi benimsetme çabasına giren ve sonunda gelişimini tamalayan bu mülteci kliğin dikkat çekici yönü ise partimiz tarafından büyük bedellerle ve zorluklar göğüslenerek ezdiği Karşı-Devrimci Hücre Elemanları işbirlikçi ve ajanların “onurlarını” iade etme çalışması içinde olması ve tarihi kendine göre yeniden yazma cüretinde bulunmasıdır. Bu yönelim bile başlı başına bu kliğe karşı güvensizlik ilanında bulunmaya yeterlidir.

İlerlemek, gelişmek iddiasının gönüllü ve bilinçli fonksiyonerleri partinin gelişim seyri, vardığı boyut, taşıdığı sınıfsal anlam ve amaç üzerinde dikkatlice düşünmek zorundadırlar. Tarih omuzlarımıza ağır bir yük bırakmıştır. Önderimiz İbrahim Kaypakkaya’nın serptiği kızıl düşünce tohumlarını değişim göstermiş toplumsal koşullara MLM teorisiyle kararlıca uygulanması için var gücümüzle çalışmalıyız. Kaypakkaya çizgisinden ayrışmış olarak bir eli sosyal-şoven TKP’de diğer yüzü ise CHP’ye gülücükler saçanların reformcular kervanındaki durumu iyi görülmeli. Biz asla MLM doğru ideolojik siyasi çizginin terk edilmemesi gerektiğini savunuyor ve bu doğrultuda mücadele yürütüyoruz. Proletarya partisinin toparlanması bu nedenle tayin edici önemdedir…

Yorumlar kapalı.