SESSİZLİĞİN FİLOZOFU MISTE XECI || Fetih Doğan Koç

04B2ABEB-E350-48F0-AB7D-20AFC5F39DC7

İnsana dost, toprağa, ağaca ikrar ve bört-böceğe sırdaştı Mıste Xecı

Özüne tutunan insan ve sessizliğin filozofu Mıste Xecı’nın anısına!

Özüne tutunan insai-kamilimiz Mıste Xeci’yi (Mustafa Duman) saygıyla ananarken, 20. yüz yılın en kalender ve bilge insanımızdan biriydi.

Mıste Xecı, özüyle, sözüyle ve mizahıyla tam bir Dersimliydi. Dersim ve Zımeq çok değerli bir bilge insanını daha toprağa verdi.

Çewres çımı şimdi sensiz, sesiz, dertli, içli ve acılı kederle gözelerinden akıyor köyra Mıstafa.

Hüzünle yazdığım her harf, her kelime, her cümle ve her satır yağmur tanesi gibi yüreğime ve Zımeqın toprağına düşerek sızlatıyor nefesimi.

Giden her insanımızın ardından yazmak ve anlatmak zor. Onları bir yazıya sığdırmak kolay değil elbette.

Filozofların diyarı Zımeq şimdi dertli dertli ağlıyor içinden.

Her insan doğduğu, büyüdüğü toprağına ve doğasına benzer. Mıste Xecı de kendi toprağına ve doğasına benziyordu. Bir yanı koye sur dağı, bir yanı koye sıpi dağı, tam karşısında barık dağın aseletiyle onun anı göz göze gelerek yaşadı. Kendisi de o artık gibi aseletli ve heybetliydi. Yüreği dağları gibi açıktı ve sıcaktı. O yoksul evin sıcak yüreği daima açıktı ve sıcacık kokusunda gösterilen konular her gün tanıklık yapıyordu.

Sessiz bir filozoftu Mıste Xecı

sessiz kır çiçeklerin dostluğu derindir. Mıste Xecı’ın sessizliği derin bilgeliğinden geliyordu. O bilge ki bilgenin mizah ruhuyla toplumu güldürüyor, neşelendiriyor, mutlu kılıyor ve düşündürüyordu. Sanatın en zor ve en güçlü aracıyla insanlarla bağ kuruyordu. Onunla sohbet eden her insanda Mıste Xecı belleği bırakıyordu.

Bilgelik hayret etmekle başlar der Yunan filozofu Sokrates. Sokrates Zımeq’ın sessiz filozofunu asırlar önce tarif etmiş. Mıste Xecı’nin hayretleri çoktu. Hayret eden, içinde olguları sorgulayan insan bilge insandır. Yoksuluğun patikalarında emek vererek yaşamını sürdüren kadim insanların hayata bakışıda kadimdir.

Filozof Meryem ana Mıste Xeceyi şu cümlelerle bana anllatı:

“Fetih’yemı ben ne diyem şimdi. Fakirdi, yoksuldu, delaldı, misafir perverdi, kapısı daima açıktı, bir parça ekmeğini herkesle bölen ve paylaşan bir ikrardı. Kimseyle kavgası yoktu, kimseye kötülüğü yoktu, her kese iyiliği vardı. Her kesin yardımına giderdi, yardım ederdi. Biz Çılığı’daki tarlayı biçtiğimizde Hesene Piri Tujl ile birlikte bize yardım etmeye geliyordu köyra Mustafa. Anne şir yapıyordu getiriyordu tarlaya, köyra Mustafa hemen gülerek şunu söylüyordu. “köyra Surayı sen her yıl orağın son gününde bize böyle hep şir yap getir diyordu. Yardım severdi. Sohbeti derin, dertli ve dinlendiriciydi. Güzel espiriler yapıyordu. Ez tore savaci Fetiyemı köyra Mustafa zaf mordemo höylü bi. Zaf mordemo rındıbi, zaf cirono rındbi cigeramı.”

“Bir şeyleri değiştirmek için insan, işe önce kendisinden başlamalıdır.” sözünü sessizliğin filozofu Mıste Xecı’den çokça duymuştum çocukluğumda. Yıllar sonra yunan felsefesine olan ilgimden dolayı yunan felsefesini araştırdığımda bu sözün ünlü yunan filozofu Sokrates’e ait olduğunu gördüm. Oysa bizim filozof Sokrates diye bir filozofu ne duymuştu ne okumuştu ne de biliyordu. Sokrates’in sözleri yazılı hale gelmesi dünyaya mal olurken bizim filozof Mıste Xecı’nin sözleri sadece içinde derya gibi yaşama akıyordu. Oysa, sözleri ve düşünceleri yazılı hale gelseydi bilgi ve birikimiye yaşamımızın kaynağın irfanı olurdu.

Şimdi bizim bu filozoflarımız tek tek göçüp gidiyorlar. Sadece hatırladığımız sözleri ve mütavazi yaşamları belleğimizde kalıyor. Ama bu da bizimle göçüp gidecek ve yeni nesile aktarım olmadan kayıp olacak. Oysa, bu Zımeq filozofları Xıde Qılç (Satoğli), Xıdıre Hesik, Usene Ebil, Seybıra, Merali, Heyde Qeyi, Xıde Heseyim ve aşk filozofu Hese İşmail. Ve daha hatırlayamadıklarım filozoflar…

Mıste Xecı ve çewres çımı

Zımeq de günün ilk ışınları dağların zirvelerine düştüğü gibi, günün son ışınlarıda yine dağların zirveleriyle kapanıyor.

Mıste Xecı çewres çımya ikrar olmuş ve bir ömür her sabah güneş daha dağların zirvelerine düşmeden çewres çımıya gider çılasını yakar, taşını toprağını öper, kendisine adağını verir ve konuşurdu. Sonra, yüzü koyesura, barığa ve Hopike dönerdi onlarada bir şeyler söylerdi içinden. Güneş dağların zirvelerine düştüğünde normal hayata döner ve toprağıyla meşgul olurdu. Toprağı severdi, hiç incitmezdi. Adeta toprağa Derwişti.

Çewres çımı Mıste Xecı için en kutsal yerdi. Toprağa, ağaca, kuşa, insan ve kısacası ordaki her şeye hayat veren bir sudur çewres çımı. Hayata can katan ve canladıran çewres çımı kutsal görülmesi ve adak vermeleri kadar güzel bir inanç varmı? Kivram Mıste Xece’nin kutsalı hepimizin hatta bütün insanlığın kutsalı olmalıdır.

Şimdi çewres çımının yanı başında sesiz bir güzelikte uyuyordur bu sessiz filozofumuz. Tüm Zımeqlilere bu kutsal yerleri korumak ve gidenlerimizin nasiatlarını, vaatlarini, beklentilerini ve vasiyetlerini yerine getirmek olmalılar.

Sessiz filozof Mıste Xece birde Aldaşiye ziyaretine verdiği değeride yazmadan geçemem. Aldaşiye büyük bir taş kayası ve yukarı Zımeqın adak verdiği kutsal mekandır. Mıste Xece doğaya olan bağlılığın bu kayalarla, ağaçlarla, sularla, börtü-böceğe konuşarak, yaşıyarak dile getiriyordu. Kısacası Mıste Xecı dostluğun, yoldaşlığın, ikrarlığın hamalı ve simgesiydi. O bir dost tutkusuydu.

Mıste Xecı, ay ve yıldızlara da ikrardı. Akşamları sessizce onların seyrine dallardı, saatlerce bakardı.Dersimliler Ay, güneş ve yıldızlarıda kutsal görürlerdi. Yağmur ve kar yağışını da çok severlerdi ve bu “dağanın bereketidir” derlerdi. Sessiz filozof Mıste Xece beş köşeli yıldızı şöyle tarif ederdi; “Her bir köşe yıldız, suyu, ateşi, toprağı ve havayı simgeler” diyordu. Erdemli insanın sohbetinden çıkan her söz derin felsefenin köşe taşlarıdır. Cennetin de cehennemin de bu dünyada olduğuna inanan bir filozoftu.

Sessiz filozofun siyasal bakışı, tavrı ve Muzo Koç’un anlatımı

Muzo Koç’a Mıste Xece’yi sorduğumda şunları anlattı.

“Kirvam Mıste Xece, haksızlığa ve faşizme de karşı duruş sergilemiş ve siyasal-sosyal gelişmelerde aktif yer almış ve tarafını net belirtmiştir. “Hksızlığa karşı durmak insanlığın en kutsal görevidir her fırsatta dile getiriyordu.”

Mıste Xecı 1970’lerde devrimin fırtınalı yıllarda KAWA hareketin Zımeq sorumlusuydu. Nısangıdaki gençleri etkileyerek KAWA hareketinde örgütledi. Yegeni Hıdır’ı da Nısangı sorumluluğuna getirmişti. Zımeqliler (özelikle 1980 ve sonrası nesil) kivram Mıste Xece’nin bu yanını fazla bilmezler. 1980 askeri faşist cuntada yenilgi alan devrimciler ve daha sonra kirvam Mıste Xece da aktif siyaseti bıraktı.”

“Şimdilik sana ancak bu yönünü anlatayım. Diğer yönlerini benim üzerinde çalıştığım Zımeq’ı anlatan kitabımda yazmışım.”

Muzo Koç’un aktardığı bu önemli bilgi bizim için çok önemli elbette. Kadim insanlarımızın bilinmeyen yönlerini anlatmak, kayıt altına almak ve yazarak belgelemek çok önemlidir. Bu kadim insanlarımızın anılarını, hatıralarını ve bilgelerini nesilden nesile aktararak yaşatmak da bizim görevimizdir. Köyümüzün sessiz filozofun dost sıcaklığı ve doğasına bağlılığınıda derin bir felsefe var. erken gidişi derin üzüntülere bıraktı bizi.

Mizahın ustası insanlığın yaşam kaynağıydı Mıste Xece

Zımeq, büyük bir filozofunu ve usta mizahçısını kayıp etti.

Mıste Xecı ile Merali’nin yan yana geldiklerinde Nısangıdaki kahkalar ta aşağı Zımeq de duyuluyordu. Bu güzel kadim insanlarımız o toprakların yaşam kaynağıydılar. Şimdi Nısangı yüreği yaralı bir kışı yaşıyor. Çewres çımı derin acılarla akıyor Zımeq’e. Aldaşiyi hüzünlü acılarına yeni bir hüzün akledi. Ne çok acılar ekti o topraklar. Hopikin yarası daha kabuk bağlamazken yeni yaralar Zımeqın yüreğine düşüyor.

Sessiz filozof Mıste Xece’yi kayıp etmenin büyük bir hüzün içindeyim. Sürgüne düşen her ölüm yaşamımızda yeni bir yara açmakta. Yaşam, bir öykü gibidir. Önemli olan yaşarken yaratığın değerlerdir. Kivram filozof Mıste Xece büyük bir değer bıraktı geride. Yaşamı boyunca sevgi ekti. Yaşam felsefeninde bilge, mizah, sevgi ve neşe vardı.

Mıste Xece, Zımeq’ın ulu ardıç ağacıydı. Ardıç ağacı Dersim’in kutsal ağacıdır. Zımeq’ın çewres çımının üzerinde asırlardır varolan o ağaçları kimse dokunmadı. Tüm bu kutsal mekanarımız ve inançlarımız tek tek yok olup giderken, kutsal insanlarımızda bizi tek tek bırakıp gidiyorlar. Böyle erken ve ani gidişin bir ulu ardıç ağacımızın daha yok oluşu oldu kirvam.

Sessiz filozof, seni Atina sokaklarında oğlun Ersin’le anlatırdık bir birimize. Ersin, hep senin özleminle, hasretinle yürüyordu sürgün hayata. Yaralı coğrafyanın çocuklarıda yaralı olurlar. Bir yanımız hep yaralı ve acılı kaldı.

Sesiz filozof Mıste Xece kirvam bıraktığın değerlere sahip çıkmaya ve Zımeqlilere anlatmaya çalışacağız. Bunu ne kadar başaracağız bilemiyorum. Ama seni hiç unutmayacağız ve daime o güzel sohbetini, gülüşünü, yürüyüşünü belleğimizde tutarak anacağız.

Hafızamızda Mıste Xece olarak hiç silinmiyeceksin…

Güle güle güzel insan sessiz filozof…

Exit mobile version