ARİS
Nerede duracağını bilmek her açıdan çok önemlidir. Yani sınıfını bilmek, sınıfına göre davranıp nerede nasıl olman gerektiğini bilmek, geleceğin açısından oldukça önemlidir. Kime hizmet edeceğin de burada netleşmiş olacaktır. Düzenin sana sunduğu düzen içi maskaralıklarla avunup, avutup, düzene biat, düzene hizmet mi edeceksin? Yoksa dün slogan olarak atıp, bugün ahlakından attığın onurlu direnişler ve çarpışmalar içerisinde görkemli direnişlerden yana mı olacaksın? Bunları netleştirerek, halka ve ezilen yığınlara dürüstçe anlatman gerekiyor.
Çizgi ve ideolojide net olmamak, inançsızlığı, inançsızlığın rüzgarına göre savrulmayı beraberinde getirir. Ki bunun sonucunda siyasal karakter olarak ortaya bir Perinçek çıkar. Bu nedenle ağır zamanlarda elde edilen devrimci değerler düzenin hizmetine, bir ceylan derili koltuğa oturabilmek için terk edilmemelidir.
“…. özgürlük uğruna savaşımdan kaçmakla kalmayıp köleliğini haklı bulan ve onu öven bir köle, haklı olarak, öfke, tiksinti ve nefret duyguları uyandıran bir aşağılık parazit , bayağının bayağısı bir köledir ” der Lenin.
Lafta komünist, sosyalist olup, Türkiye devriminin önderi olduğunu her iki kelimesinde şaşalı cümleler ile telaffuz eden, pratik gündeminde
devrimin, sosyalizmin adı geçmeyen, düzenin kitleleri aldatmak, yükselen öfkelerini bastırmak için yarattığı seçim havasına kapılıp, devlet partisi olarak görülen faşist kemalist CHP’yi destekleme kararları alıp, seçimin maskarası olanlar, halkların gelecek umudu olamazlar.
Ceberrut çete Türk devletinin, AB ve ABD’nin BOP’un kurgu iktidarı şeriatçı, politik İslamcı AKP ve çete şurekasına karşı, yine aynı emperyalist ve kapitalistlerin projesinin bir parçası olup, kitlelerin sisteme öfkesinin arttığı, tepkisini iktidar üzerinden geliştirip büyük bir krizin tehlike çanlarının çalmaya başladığı anda, ortaya çıkan, kitlelerin iktidara, politikalarına karşı yükselen öfkelerini dindirebilmek, gazını boşaltmak, böylelikle proje iktidarının ömrünü uzatmak için ortaya çıkan CHP (ve faşist ortakları) ile ittifak olmak, buradan halka Umut yaymaya çalışmak, bayağının bayağılığıdır.
Olduğun yer; adını, şanını, kimliğini ve kişiliğini ifade eder. Örneğin 6’lı masa ve buranın ortakları, durdukları zemin ve ortak kaygıları, 6’lı masanın rengini, niteliğini ele veriyor. Biz onları Sivas’tan, gözaltında kayıplardan, beyaz Toros’lu tehditlerden, Maraş, Çorum, Dersim, Kürdistan ve Madımaktan tanıyoruz. Yani pekala bildiğimiz faşist diktatörlüğün figürleri. Bunları desteklemek, CHP ve faşist ortaklarını şirin gösterip, yada susup bunları desteklemek! Bunlarla birlikte, devletin diğer figürü AKP’ye muhalefet olmak, halka gidip bunlara oy istemek, halka bunların umut olduğunu anlatmak, bu yönde propaganda çalışması yapmak, tamda düzenin hizmetçisi olmaktır.
Bütün bu kokuşmuş yerini ve haddini bilmezliğin sonucunda, düzenin “sol” figürleri, gaz boşaltma görevi sonucunda ağır bir yenilgi alır! Sonuç olarak, umutsuzlaştırdıkları kitleleri terk edip, ikinci duruma kadar “devrimci”olurlar ki şimdilerde durum bu.
Lenin bu noktada şöyle der “….Bir oportünist her formüle kolayca imzasını atar ve onu aynı kolaylıkla terk eder, çünkü oportünizm demek kesin ve sağlam ilkelere sahip olmamak demektir” yani, bu oportünistler grubu, her duruma tıpkı bukalemun gibi uyum gösterirler. Çünkü onlar, sosyalist rengi terk etmiş, düzenin plajında kamp yapmaktalar..
Faşist diktatör ve katliamcı devlet aygıtını yıkıp, onu ortadan kaldırmayı hedeflemeyen, bu katil ve zorba, sömürücü devlet aygıtının zincirleri içerisinde, demokrasi kırıntısı peşinde koşan her kim olursa olsun, esasen ezilen ulus ve halkların dostları değildir, olamazda. Çünkü, hükümetlere her anlamda rengini veren devletin niteliğidir. Bütün devlet aygıtları bu niteliğe göre şekil alır. Bunu da belirleyen, efendisi olan, sömürgesi altında olduğu ülkelerin,bu bölgedeki siyasal, ekonomik askeri durumlarıdır.
Sonuç olarak, faşist Türk çete devleti ve onun ılımlı İslamcı (ılımlı şeriatçı) hükümeti AKP faşizmi, iktidara geldiği günlerden kısa bir süre sonra, esasta ABD’nin önüne koyduğu proje kapsamında, ortadoğuda olduğu gibi, ülke içinde de, büyük, toplu katliamlara ve ağır baskılar uygulamaya başlamıştır. Kürdistan’da ve batı illerinde ulusal hareket ve sosyalist muhaliflere ağır baskı ve katliamlar yapmıştır. Bu dönem sosyalist ve komünist hareket kitlesel direnişler örgütleyememiş, silahlı direnişler gerçekleştirememiş, tersine ağır darbeler almıştır. Devlet, özellikle F tipi hapishaneler politikasının bir parçası olan yalnızlaştırıp, itirafçılaştırma politikasıyla da devrimci hareketin taban kitlesinde güvensizlik, korku ve kaygı geliştirmiş, belli devrimci mevziler kaybedilmiştir.
Gelinen aşamada bu durum daha fazla derinleşmiş durumda. Türkiye devrimci hareketi, TC’nin bu kanlı katliamlar politikası karşısında, silahlı direniş ekseninde ortak kooalisyon güçleri vb. örgütleyebilirdi. Önemli bir kısmı Kobane’ye çekilmiş, cüzi gücüyle orada levha taşımış, “biz varız” demiş, Türkiye kısmında direniş ve savaşı ertelemiş, KHK saldırısına hakeza yine bir duruş sergileyememiş, bu bölümde yüksel direniçileri “kendi kaderleriyle” başbaşa bırakılmıştır. Gelinen aşamada ülke içinde yok denecek kadar olan devrimci varlık durumu, tüm Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketlerini bir muhasebe yapmaya zorluyor; fakat hiçbir yapı bu durumu üzerine almıyor. Çünkü ağır bir muhasebesi var, yükü ağır bir süreç. Bu nedenle hiçbir şey yokmuş gibi sürdürülmekte olan bu durum, devrimci hareketin aleyhine gelişmektedir.
Bu nedenle bir kez daha, yönünü devrim, sosyalizm ve özgürlük mücadelesine çeviren, halka sürecin bütünlüklü hesabını verecek, savaşı yükseltecek, büyük direnişler örgütleyecek olan, bu süreci götürür. Sürecin yükünü kendisinde görmeyenler, sonraki seçime kadar düzenin plajında tatilini yapar.
Direniş zafere, devrime götürecek, oportünizm ise teslimiyet ve ihanette derinleşmeye gidecektir.
Yorumlar kapalı.