Yenidoğan çetesi davası: Mahkeme baro ve derneklerin katılma taleplerini reddetti

featured
Fotoğraf: Gazete Duvar
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

‘Yenidoğan çetesi’ hakim karşısında. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan davanın ilk duruşması beş gün sürecek. Mahkeme heyeti barolar, sivil toplum kuruluşları ve soruşturma dosyasında adı geçmeyen mağdur vekillerinin katılma taleplerini, “suçtan doğrudan zarar görmedikleri” gerekçesiyle reddetti

İstanbul’da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan, kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan ve ‘yenidoğan çetesi’ hakim karşısında. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan davanın ilk duruşması beş gün sürecek.

Çok sayıda baronun yanı sıra Türkiye Barolar Birliği, çok sayıda avukat, dernek, siyasi parti de davaya katılma talebinde bulundu. Ancak mahkeme heyeti barolar, sivil toplum kuruluşları ve soruşturma dosyasında adı geçmeyen mağdur vekillerinin katılma taleplerini, “suçtan doğrudan zarar görmedikleri” gerekçesiyle reddetti.

Baroların katılma talebi

Türkiye Barolar Birliği ve bağlı barolar davaya müdahil olma talebini iletti. TBB Başkanı Erinç Sağkan, maddi gerçeğin ortaya çıkmasına katkıda bulunmak için katılmak istediklerini ifade etti.  İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu da  katılma talebine ilişkin yaptığı konuşmada şunları söyledi:

İstanbul Barosu olarak katılma gerekçemizi üç nedenle açıklayacağım. Avukatlık kanunu ve ilgili maddeleri. Üçüncü neden ise Anayasa ve demokratik devlet bağlamı. Bu davanın konusunu oluşturan sağlık hizmetini sağlamak devletin tekeli ve sorumluluğundadır. Bu hizmetlerde bir zaaf görülürse yaptırım uygulanır. Yasama, yürütme görevlerinde ortaya çıkan aksaklık sonucu yargı makamı devreye girmiş bulunuyor. Yaptırım yetkisi burada kullanılacaktır. Çocuğun üstün yararının korunmasına katılıyorum ama çocuk aynı zamanda insandır ve yaşam hakkı vardır. Yaşam hakkının korunması Anayasa’da yazar. Adil yargılanma hakkı da Anayasa tarafından güvence altına alınmıştır. Ortaya çıkacak yargı kararının adil olması gerekir. Bu konuda İstanbul Barosu nitelikli avukatıyla bu davaya katkıda bulunursa, adil yargılama ilkelerinin gerçekleşmesi ve gerçeğin ortaya çıkması açısından önemlidir.

Duruşmaya katılma talebinde bulunan avukatlara hakim “kimin avukatısınız?” diye sorunca avukat, “Halkın avukatıyım. Dilekçe vermek için saatlerce bekletildik. Duruşmalar toplumsal yüzleşme alanıdır” diye karşılık verdi. Salonda kısa süreli tartışma yaşandı. Hakim, bir grup avukatın dışarı alınmasını söyledi. Ancak avukatlar dışarı çıkmadı.

Aileler ve gazetecilere engel

Dava için çok sayıda kişi sabahın erken saatlerinde adliye önüne gelse de duruşma salonuna yalnızca ailelerin ve sanıkların avukatları ile bazı milletvekilleri girebildi. Gazeteciler ve ailelerin kendileri dahi salona alınmadı. Aileler bu duruma tepki gösterdi.

Sanıklar hakkında ne isteniyor?

Kamuoyunda ‘yenidoğan çetesi’ olarak bilinen şüphelilere yönelik iddianamede 22’si tutuklu 47 sanık bulunuyor.

İddianamede, ölen 10 bebek “maktul”, 5 kişi “müşteki”, Sosyal Güvenlik Kurumu İstanbul İl Müdürlüğü “suçtan zarar gören”, sağlık şirketleri ve hastaneler “malen sorumlu” olarak yer alıyor.

Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘nitelikli dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve 11 kez uygulanmak üzere ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. İddianamede yer alan diğer şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi”, ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi.

İddianamede ayrıca, diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülürken hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine ‘dolandırıcılık’ suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi.

Kaynak: Gazete Duvar