Yetmiş Yıl Dedesinin Mezarını Aradı! || Kasım Koç

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Her toplumun kendisine has kültürü ve kendi hafızası vardır. Biz Dersim’lilerin kültüründe önemi büyük olan insani kamilleridir. Rüstem Amca işte bu kamillerimizden biridir. Yetmiş yıl gibi bir ömrü birkaç cümleye sığdırmak mümkün olmadığı gibi ardında iz bırakanlara haksızlık olur. Rüstem Polat, ömrünü Dersim soykırımında yaşanan acıların peşine düşmekle geçirdi. Dedesi Seyit Rıza ve yoldaşlarının kemiklerini bulmak ve onları jar u diyarı olan topraklara götürmeye verdi. Ne dedesinin kemiklerini bulabildi ne de onları o topraklar götürebildi ama azminden hiç kaybetmedi.

Gözü açık, gönlü kırık gitti. Ömrünü, dedesinin ve Dersim soykırımda katledileerin haklı ve de pak olduğunu devletin en üst düzeyindeki yetkililere anlatmaya çalışarak geçirdi. Kendisine o kadar güveniyordu ki, “Arşivleri açın!” diye mikrofonlarda bağırıyordu. Türk devletinin yetkililerine dahi çok sade ve mütevazi bir dille taleplerini sıralayan biri şahsiyetti. Bu durum sıradan görünebilinir ama dünyada enderdir. Ait olduğu toplumun yaşadığı travmaların hesabını sormak için alanlardan hiç eksik olmadı. Süngüye takılan bebeklerin ve kadınların acısını kendisine dert etti. Onların acısını ölene kadar da yaşadı. Yaşananların adalet terazisinde tartılmasını istiyordu. Bu konuda çok samimi görüyordum kendisini.

Türk ulus devletinin resmi tarihi ile Dersimlilerin sözlü tarihinin, yüz yüze getirilmesini, yani hakikatlerin gün yüzüne çıkmasını istiyordu. Osmanlı’dan bu yanı Dersim’e yapılan seferler okuma yazması dahi olmayanlar tarafından bilinir. Ama Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonraki aşamada, Batı Ermenistan, Kuzey Kürdistan ve şimdiki Türkiye sınırları içerisinde kendi inanç ve felsefesini yaşamak isteyenlerin başına gelenler inkâr edilse de tarih bunlara tanıktır. Belki biz Dersimliler dünya halklarına sesimizi duyuramadık, bu doğru. Ama istek ve taleplerimiz tamamen masumdur. Bağımsız yargılanmayı talep etmek erdemlilik ve de büyüklüktür.

İşte Rüstem Polat’ın tarihe bıraktığı duruşun gizemi burada yatmaktadır.

Çünkü biz, avcıların yazdıkları tarihe karşıyız. Tarihi, ancak aslanların ağzından dökülen sözcükler kaide alınarak hakikate kavuşturulur.

Kendisi yakınen tanırdım. Dersim tarihinin tartışıldığı bir konferansta, dedesi Seyit Rıza’ya yönelik yapılan eleştirileri sessizce dinlemişti. Yapılan eleştirilere karşı tek kelime etmedi. Karşı da çıkmadı. Konferansa ara verildiğinde yanıma geldi. “Dedem, Seyit Rıza’nın, Dersim’de heykelinin dikilmesine karşı çıkıyorlar sen ne diyorsun bu konuda?” dedi.

Karşılıklı oturmuştuk, göz göze bakıyorduk konuşurken. Kaçamak yapma şansım yoktu. Düşünün ki, dedesi önce Elazığ’ın Buğday Meydanı’nda kurulan darağacında yaşamına son verilmiş, sonrasında da benzin dökülerek yakılmış. Böyle bir davanın peşine düşmüş bir insan ile karşı karşıya ve göz gözesiniz.

Kendisine, soykırım yaşamış başka halkları anlattım kısaca. “Dünyada bir çok halklar soykırıma uğramış” dedim. Kafasıyla onayladı.

Devamla; “Bu halklar, kadınlı erkekli, çocuğu ve yaşlısı ile yapılan anıtlarla anılırlar.” dedim.

Sözü kendisi aldı, “Dedemin, yaşadıkları o süreçte yanlışları vardı, ben bunu biliyorum. Ayrıca bütün Dersimi de temsil etmediğinin farkındayım. Çünkü onu sevmeyenler de var.” dedi Rüstem Polat Amca.

O, hataları bugünün aklı ve gözüyle bakamayacağımız konusunda hem fikir olmuştuk. Rüstem Amca’nın ardında şunu diyebilirim ki; duruşu, giyim kuşamı ve de muhabbeti ile klasik bir Dersimliyi anımsatıyordu bana.

Hesapsız ve de çıkarsız bir insandı.

Dersim ve soykırımı kendisine dert etmişti ve bu dertle de aramızdan göçtü.

Şimdi hepimizin üzerinde bıraktığı izlenimlerle Rüstem Polat dostumuzu, toprağa emanet etmeye hazırlanıyoruz.

Güle Güle süngü ucuna takılmış bir toplumu unutmayan güzel insan…

Uğurlar Olsun…

İnandığın, itikat ettigin jar u diyar seni korusun…

Yorumlar kapalı.