Kriz nedir, çözümlerimiz nelerdir?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Genelde Dünyada özelde ise Türkiye’de Kapitalizmin mevcut krizi devrimler için bir çıkış noktası oluştur­abilir. Bugünkü üretim anarşisi ve yaşanan pandemi süreci krizin kapsamlı ve derinlikli etkileri işçi sınıfı ve emekçilerde hayatın her alanında kendini hisettirmekte. Bu nedenle yeşil Komprador sömürücü kastı, kendince yeni çözümlemeler arayışında. Komprador burjuvazi devleti yeniden yapılan­dırma yöneliminin bo­yutlarını iç faşistleşmeyi derinleştirme, yayılmacılığı militarist yöntemlerle, dış siyaseti ise yarı sömürgesi olduğu başta ABD olmak üzere tüm Emperyalistlere yanaşmacı ve dilenci hamleleriyle sürdürmekte. Bu yönelimleri Komprador burjuvazi için zorunlu bir ihtiyaç haline getiren nedenleri elbette yıllarca üretim sanayi ve tarımı ihmal edip, asalak ve üretim dışı sermayeyle GSMH çarkını dönderdiğinden gelmekte. Alt ve orta sınıfları fakirleştiren ve artık hiçleştirerek, alım gücü bırakmayarak temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan yığınlar söz konusu.
Bu yaşanan Kri­zin ve burjuvazinin anti kriz önlemleri­ artık ezilen sınıfları yeni bir sürece yeni bir toplumsal harekete evirmekte. Bu kaotik süreçte emek sermaye çelişki­sini “yumuşatarak” her an sistem kar­şıtı patlamalara dönüşecek olan top­lumsal muhalefet eğilimlerini soğutup denetim altında tutmak için muhafazakar, milliyetçi, ırkçı, sağcı, dönek solcu, revizyonist, reformist vb vb tüm sistem dişlilerini devreye koyma çabasında kapitalist erk düzeni.
Sermaye sınıfının rekabet eden tüm kesimleri özellikle de son kriz sürecinde olağanüstü bir büyük­lük ve önem kazanan para sermayenin, proleter hareket önderliğinde ezilen kitlelerin birleşmemesi için tam bir ahenk içinde hareket ettiğini görmekteyiz. Yani Komprador burjuva devlet yeniden yapılandırma yönelimi için tüm gerekli olan aparatlarını devreye koymuş durumda. Onun bu nesnel karakterinin kavranılması, bur­juva devlet terörünün, baskı ve zorba­lığın yeni bir kurumsal yapılanma ve işlerlik temelinde daha açık ve daha yoğun bir hal almasını beraberinde getiren bu yönelimin gelip geçici olma­dığının görülebilmesi açısından önemlidir. Diğer taraftan burjuvazinin sömürücü sınıf olarak egemenliğini sürdürebilmesi için tarihsel koşulların burjuvaziye da­yattığı bir zorunluluk olarak kavranılması, buna karşı tutarlı devrimci militan bir çizgide illegal mücadelenin de, burjuvazinin sınıf olarak egemenliğinin kendisine ve onun temellerine karşı mücadele olarak yürütülmesi zorunluluğunun kavranılabilmesi açısından önemlidir. Aksi taktirde burjuvazinin egemenlik tarzında, bunun siyasal aracı olan devletin yapılanmasında köklü bir res­torasyon yönelimi gibi strate­jik, bir yönelimle, bu temel üzerinde, bununla iç içe gelişen bir süreç olarak burjuvazinin değişik kesim ve klikleri arasındaki iktidar savaşımını birbirine karıştıran, bu ikisini bir ve aynı şeyler olarak gören bir yüzeysellikten kurtul­mak mümkün olamayacağı gibi; bu kaotik durum içinde burjuvazinin bazı kesimleri ya da onun geçmişe kıyasla daha ılımlı bir görünüm taşı­yan bazı adımları ile sınırların doğru yerden, tutarlı bir tarzda çekilmesi mümkün olamaz.
Kapitalizmin krizlerinin yapısal nedenleri­nin çözümlenmesine bağlı olarak Marks, “kapitalizmin en önemli deği­şiklikleri, krizlerini aşmaya çalışırken yaşadığını” belirtir. Burjuvazi sefasını yığınları sömürerek inşaa ettiği bu sistemi sürdürebilmesi için bir çok deneyimlerinden kristalize ederek yığınca planlar oluşturmuştur. En ince ayrıntısına kadar binlerce kul olan insanı bu noktada çalıştırmaktadır ve militarist ehemmiyet güçleriyle teminatı sağlamaktadır. Yılların bedellerine rağmen Maoist hareket halen bu sömürücülerin planlarını alt eden örgütsel uyanıklığa ve yapıya ulaşamamıştır.

Emperyalist çok uluslu sermaye kendisini yeniden üretim imkanla­rında ortaya çıkan daralma ve tıkanık­lıkları giderebilmek için burjuvazi rant oranlarındaki düş­menin önüne geçecek yeni sömürü yöntemlerini devreye sokmakta. Kapitalist sömürüyü, hem tek tek ülkeler ölçeğinde hem de dünya çapında genişletip derinleştirmeye yönelir. Özellikle son Kovid virüsünü abartarak ( ilk çıkışında sokaklarda ölenlerin fotoğraflarını ve video görüntülerini servis ederek) korku saldı her yere. Ve sonra sömürücülerin borazanı olan Dünya sağlık örgütü (DSÖ)ile pandemi ilan ettirdi. Elbette bu virüs var ve hayat almaktadır ama finans kapital bunu kullanarak üretim anarşisinin yarattığı krizi hafifletti ve faturayı ezilen kitlelere ödetti… ödetiyor. Bunun yanı sıra Emperyalistler arası bölgesel savaşlarda eklenince, hayatın tüm temel ihtiyaçları şu an lüks olmaya başladı ve herşey fahiş fiyatlarla pahalılaştırıldığından ezilenlerin gündelik hayatı bile felç olmuş durumda.
Kri­zin derinliğine ve şiddetine bağlı ola­rak satın aldığımız tüm temel ihtiyaç madde ve gıdaların kapsamı ve derinliği de değişir. Bu sınıflar arasında­ki ilişkilerde de bir değişikliği haliyle beraberinde getirir. Sermaye ile emek arasındaki temel çelişki başta olmak üzere bütün sınıfsal çelişkiler keskinleşir, ulusal ve uluslararası düzeyde yeni gerilim ve çatışmalar ortaya çı­kar. Bu yeni durum, toplumsal yaşam­da olduğu gibi siyasal ve ideolojik düzeylerde de yansımasını bulur.
Ekonomik ve toplumsal yaşamda yarattığı derin sarsıntı ve yıkıcı sonuçlara bağ­lı olarak krizler, burjuvaziyi, siyasal düzeyde de yeni arayışlara yöneltir, olağan dönemlerden farklı yöntem ve araçlara başvurmaya zorlar. Bunların biçimi, kapsam ve derinliği, bazıları kendisini zaman içerisinde gösteren sonuçları, krizin derinliği ve şiddetine bağlı olarak değişik olabilir. Fakat en azından kriz öncesi döneme oranla köklü değişiklikler olma özellikleri değişmez.
kriz; ani ve şid­detli değişikliklerin yaşandığı an ve süreçlerdir.
Emperyalist kapitalist sistem, bu­gün tarihinin en uzun süreli ve en yıp­ratıcı krizlerinden birini yaşamaktadır. Bu kriz teknolojinin hızlı gelişmesi ve buna bağlı olarak kol emeğinin rantabl bir şekilde devre dışı olmamasından kaynaklıdır. Buda ancak Sosyalizmle mümkün olabilir.
Planlı bir ekonomi olmayınca, rekabet ve azami kar hırsına dayalı sömürücü bir sistemde ancak sonucu krizdir.

İşçi sınıfı ve emek­çi yığınların saflarında sisteme karşı tepki birikimi her geçen gün biraz daha artmaktadır. Buna karşılık sistemin olanakları ve çözümleri da­ralmakta, öte taraftan kapitalist ekonomilerin işleyişinde belirleyici bir ağırlık kazanan spekülatif sermayenin kolaylıkla paniğe kapılabilir yapısı vb. et­kenler, bu “çözüm” arayışlarının ola­ğanüstü niteliğini besleyip güçlendiren etkenler kapsamında değerlendirilme­lidir.
Tüm bu gelişmeler Maoist komünistlere şunu gösteriyor ki, suni gündemler ancak ve ancak bizlerin mücadelesini ilerlemediği.
Elbette tarihimize ve geçmişimize yeni tartışma ve gündemlere tavrımız olacak ama esas gündemimiz kapitalizmin krizini proletaryanın devrimci savaşı lehine getirmek.
Tarihimiz noktasında kimi haklı ve kimi haksız değerlendirmeler hep olacak. Bazen ezberlerimizide bozan saldırılar. Fakat yinede bu meseleler ideolojik tartışmalar ile çözülmelidir. Eskiden saflarda mücadele eden ve ayrılanlar, halen mücadele eden eskiler geçmişe dönük eleştirebilirler ve hatta düzeltebilirler. Bu tür tartışmalar yinede kapitalizmin krizleri ve Maoistlerin devrimci mücadelesinin esastan taliye düşmesine hizmet etmemeli.
Halk ve emekçiler işçi sınıfı örgütünde olgun ve serin kanlı tavırlar bekliyor iç tartışmada ve emek eksenli mücadelede sermayeye karşı militan bir duruş beklemektedir. Dostlarla tartışırız ama düşmanla çatışırız.
Dönek Perinçek ve derin karşı-devrimci örgütü gibi isim vererek mesnetsiz ve kanıtsız kimseyi teşhir etmemeliyiz. Yeni kara lekelere Kaypakkaya geleneğinin ihtiyacı yok.
50 yıllık bilgi ve birikim bunu gerektiriyor.
Tüm enerjimizi kapitalist barbarlığa karşı örgütleyip… yaşanılabilir bir sistem için çatışarak örgütlemeliyiz.
Devrim ile karşı devrim bu krizle daha da berraklaşıp tüm burjuva kuyrukçuluğu terk edip proleter saflarda birleşme ve savaşma esas olan mevzimiz olmalı.
Bizler inşa sürecini bu şekilde ele alarak çelikten sağlam Proleterya Partimizi geliştirmeliyiz.
Birlik-Mücadele-Birlik ilkemiz ise yüce bir emek sürecidir. Bu ilkeyi birilerini mat etmek için kullanma mantığı birilerinin iline gelebilir ama maoistlerin asla yöntemi olamaz. Maoistler planlı ve proğramlı birlik meselesini ele alırlar. Saflarda ki dağılmayı önlemek için değil, tam tersine birleştirmek ve geliştirmek için başta işçiler olmak üzere proleterya diktatörlüğünü savunan herkesle birleşirler.
Günümüzde revizyonizmi ve tasfiyeciliği meşrulaştırmak isteyen ve kendilerini ağır abi rollerine koyarak… ”hem döverim hemde sahip çıkarım kollarımın altında” diyen zihniyetlerin birlik anlayışlarına ve önerilerine şiddetle karşıyız.
Bir yandan yoldaşlarımız diye hitap edip, diğer yandan faaliyet ve etkinliklerimizin zayıf geçmesi için çaba sarf edenlerin birlik adınada küçümseme tavırlarını biliyoruz ve görüyoruz.
Ama şu noktayı belirterek cevap verelim yoldaşlar. Tüm ideolojik tartışmalara varız ama öncelikle mücadele esastır düşmana karşı.
Halk sefalet bir süreci yaşıyor ve Öncüden önderlik etmesini bekliyor. İlk esasımız öncüyü eski militan kodlarıyla yeniden mevzilendirmek ve işçi sınıfı önderliğinde devrimci mücadeleyi geliştirmek.
Sorun: kapitalizmin krizi sonucu ezilenleri acıları… Çözüm: önderliksiz bırakılan ezilen kitlelerin önderliğini inşaa etmek…

Yorumlar kapalı.