Dostlar, yoldaşlar;
Bu yazımız bizleri yeni yeni tanımaya başlayan çeşitli ortamlardan taraftarlarımıza ve dışımızda kalan geleneğimizin içinde bulunduğumuz sürecin ağırlığına karşı sebatla devrimci potansiyel yaratan kitlelerine seslenmektedir.
Hareketimizin bazı konulara yaklaşımı üzerine!
Bilindiği gibi bir süre önce sosyal medyada Kaypakkaya yoldaşın katledilmesinin altında yatan ana nedenin üzerine bir tartışma açıldı. Meseleye iyi niyetle yaklaşan, faşist düşmanın katliamdaki mantığını algılamaya çalışan kimi isimlerle bazı işgüzar çevreleri aynı ve bir görmediğimizi isim ve manipülasyon yaratarak sansasyonel çıkışlar yapmanın bizlik iş olmadığını bütün çevremiz, taraftarlarımız, ilişkilerimiz bilmektedir. Biz bu konuya bütün Kaypakkaya geleneklerinin yanyana gelerek bu samimi, ve devrimci geçmişine saygı duyduğumuz arkadaşların ellerinde bulunan bilgi, belge, bulguların doğru, tutarlı, kapsamlı bir incelemeye tabii tutulup ortaya çıkan sonucu geleneğimizin devrimci samimiyetle geleneğine bağlı kitlelerine açık, şeffaf doğru bir şekilde paylaşılmasını öneriyoruz.
Üzerinden atlanılmaması gereken bir diğer olgu bu post truht dönemde bilginin evrenselleşmesi neredeyse insanların olduğu her alana taşınması sürecinde yani teknolojinin hız kazandığı ortamda, burjuvazi ve hempalarının boş durmayacağını halka ulaştırılacak Komünistlerin gelişimini ispatlayan, devrimci teoriyi ve devrimcilerin tarihine dair şeyleri karalama ve dezenformasyona tabi tutarak elekten geçireceği ya da geçirmeye çalışacağı gerçeğidir. Bu tartışmaya tabi olmuş öyle veya böyle içerisine girmiş samimi gördüğümüz, devrimci geçmişlerinie saygı duyduğumuz arkadaşlara bu tip süreçleri geleneğimizin kendilerince ileri, devrimci ve samimi gördükleri siyasetleriyle paylaşıp, tartışmaya açmaya çalışmalarıdır. İç tartışma sonrası olgunlaşacak süreci takip etmeleridir. Kabul edilmeli ki bu tip tartışmalar basit tartışmalar değildir. Yanlış tarzda ele alınırsa, yanlış, idealist ve öznel konumu uzerinden yaklasan kesimlerle tartışılırsa komünist hareketimizin bazı akslarını yaralayacak düzeydedir. Bu konuyu şimdilik burada kapatalım.
Yoldaşlar, içinden geçtiğimiz süreç hiç öyle sanıldığı gibi basit bir süreç değildir. Bir defa daha Türkiye ve Kuzey Kürdistan sınırları içerisinde kurulmuş alt ve üst yapıya dayalı sistem geçiş sürecinden geçmektedir. Yine bilinmesi gereken nokta geçiş süreçlerinin sancılı olduğu gerçeğidir. Geçiş süreçlerinde toplumun pek çok kesimlerine saldırılar olacağı, olabileceği gibi düşman tarafından rehin tutulan, düşman hukukuna tabi tutulan yoldaşlarımızın da bu pratikten pay alabileceği gerçeğidir.
Böyle bir süreçte ne yapmamız gerektiği gayet açık; bulunduğumuz her alanda yoldaşlarımıza sahip çıkacağız, mücadelenin neresinde olursa olsun hiçbir yoldaşımızın kirpiği gözü kaşı diğer yoldaşlarımızdan değerli değildir. Bu meseleye gücümüz yettiğince en başından beri böyle baktık. Bunun bilinmesi gerekmektedir. Toplumlar sol, sosyalist, ezilen tutsaklarının sayısal artışı ile değil onların üzerindeki baskı ve zulüm konseptinin artırılması sonucu toplumun diğer kesimlerinin yaşadıkları her yerde açık cezaevine hapsedilmeleri gerçeği ortaya çıkar. Sistem; Gezi yatay halk hareketinin sonrasında, halk kitlelerinin sokaklardan süpürülüp sosyal medyaya hapsedilmesi sürecini parlemantarist oportunist-revizyonist siyasetlerin yanlış siyaset, yanlış yol ve yöntem izlemeleri ile sisteme gerçek bir itirazı örgütleyememeleri sonucu başarılı olmuştur. Bunda hiç kuşkusuz sol tasfiyeci silahlı reformist çıkışın gezi sonrası hayata geçirdiği yanlış tarzın da etkisi olmuştur.
Eğer gerçekten bir nebze süreç okuyabilen, Marksist, Leninist, Maoist ideolojiyi ve dünya devrim tarihini kendi kişisel deneyimleriyle harmanlayabilen eski arkadaşlarımız ve köşesine çekilmiş olsa da aldığı devrimci kültürü günlük yaşamında hâlâ temsil edebilen insanlar haklılık payımızı verecektir. Buradan çıkacak sonuç; Türkiye ve Kuzey Kürdistan devrimini ilgilendirecek her konuya gücümüz oranında ilgi gösterdik.
Geleneğimizin diğer bileşenlerine, taraftar ve çevre ilişkilerine, tutsak yoldaşlarına kendimizden ayrı görmeden, kibir ve aydın budalalılığıyla yaklaşmadık. Gücümüz oranında yine devrimci dayanışmayı, komünistlerin birliği ilkesini yaşamlaştırarak yaklaşım sergiledik. Yazımızı burada tamamlıyoruz.
Yorumlar kapalı.