1. Haberler
  2. HABER ARŞIV2
  3. Sınıf mücadelesi tarihimizde Proletarya partisinde burjuva düşüncesinin etkisi: İdeolojik, Siyasi ve Örgütsel tasfiyecilik

Sınıf mücadelesi tarihimizde Proletarya partisinde burjuva düşüncesinin etkisi: İdeolojik, Siyasi ve Örgütsel tasfiyecilik

featured
service

Türkiye/Kuzey Kürdistan’da yürüttüğümüz sınıf mücadelesinin, 50. Yılını karşılarken,tarihsel ve güncel misyonumuz gereği olmamız gereken müdahale gücü ve rolün çok gerisine düşmüş olmamızın nedenlerini özellikle bunun ana halkası, tahribatı ve etkileri ile günümüz sorunu olan tasfiyeciliği, elbette bir makaleye sığdıramayız. Bu nedenle yakın süreci, özellikle 17’ler sonrasını, mercek altına almak. Ordan günümüze gelişmeleri bir kez daha Partimizin 50. Yıl gerçekliğine ışık tutacak şekilde ortaya koymak doğru olacaktır.

Sistem dışı muhalefetin, sistem içine çekilebilmesi öncelikle devrimci önderliklerin imhası, onlar sonrasında örgütsel mekanizmalar içinde yerlerini dolduracak kadroların içinde devrimci dinamiğin canlı tutulmasında rolü olanları ölüm, tutsaklık ve direkt yada dolaylı  etki ajanlarının spekülasyon, entrika ve itibarsızlaştırma gibi burjuvazinin silahlığından edinilmiş paslı silahlarla engel olmaktan çıkarmalarında başarılı olunmuşsa, yerlerine her kaba göre şekil alan fırsatçı oportünist karakterde emanetçi yada kapıkulu haline gelmiş figürler üzerinden Partinin ideolojik, örgütsel yapısını sakatlama ve çözme gelir. Emperyalizm ‘yıkıcılığa karşı karşıdevrimci konsept’ leri  herzaman yada her durumda ateş ve barutla uygulanmaz. Soros gibi politik sosyal manüpülatörlerin elindeki STK larla açtıkları gedikler, çoğu zaman kendiliğindenciliğe teşne sağ oportunist- revizyonist başından beri tatlısu solcuları yada silahlımücadele ve illegalite yorgunu kesimlerce devrimci  örgütten kaçış ve illegalite düşmanlığı, tasfiyeciliğin atmosferini genişletme onu esas akım haline getirme uğursuz rolünü yerine getirmektedirler. Bu genel akımı halen devrimci temel zemini koruyarak varolma mücadelesi içindeki yapılara taşımada, silahlı ekonomist/silahlı reformist populist kesimler rol oynamaktadır. Latin Amerika, Orta Amerika, Asya, Orta-Doğu da silahlı reformist matrix li güçler etkili olmaktadır. Halen MLM hatta yada ondan  etkilenmiş KP ve Örgütler tarafından  Halk Savaşı yürütülüyor olması Emperyalist stratejist ve karşıdevrimci operasyon merkezleri için,  örgütün çizgisini revize ederek, revizyonizme karşı çıkanları tasfiye etme/çürütme yolu anlam kazanmaktadır. Bunda, Partinin MLM ve Devrimci normlar üzerine olan yapısını çözülmesi, silahlı örgütlenmelerinin dumura uğratılması, yasal demokratik mücadele ve parlamentarizm bataklığına saplanması için geçilmesi gereken aşamalardır. Yasalcılığın ve kitle kuyrukçuluğunun yeniden yeniden yenilgi yıllarında parlatılması boşuna değildir. Bu akım, öncü kadrolar ve militan yapıyı çözdükçe Parti menşevik bir yapıya dönüşmekte, ve doğallığında yeni kadrolar bu atmosferde şekillenmektediler. Bu adımdan sonrası yatay yasal/ yarı yasal organizmaların ‘’daha demokratik’’ olma iddiaları ile bayat anarkosendikalist örgüt modellerinin radikal isimlerle soslanarak Parti hücreleri ve yeraltı örgütü yerine ikame edilmesi suretiyle süreç mayalanmaktadır. Bugün marjinalleşmeden ve radikal mücadelelerin geliştirilememesi üzerine timsah gözyaşı döken tasfiyeci revizyonist ‘parti’nin gerçekliği budur. MLM, bu yapıda  Proleterya partisinin gelişimini ve tabanı ile bütünleşmesini önlemek için sadece kızıl sostur…Kamuflajdır.

İdeolojik-Örgütsel tasfiyeciliğin misyonu gereği yasal demokratik alan dışında devrimci politik tutum ve tavırlar geliştirme yeteneği kalmamıştır. Ve niyetide yoktur. Tasfiyecileri “gizli faaliyetten ve partiden kaçan aydınlar ve küçük burjuvalar” olarak tanımlayan Lenin’in şu sözlerini anımsamamak olanaksızdır: “Bazı insanların yeraltı faaliyetinden kaçışı yorgunluk ve ruhsuzluk sonucu olabilir. Böyle insanlara acımak uygundur; bunlara yardım edilmelidir, çünkü ruhsuzlukları geçecektir ve filistinizmden ( Kültür ve sanattan hiç anlamayan ya da kültür ve sanatla hiç ilgilenmeyen anti-entelektüel kişileri betimliyor ) liberal ve liberal-işçi politikalarından kaçma, yeraltı işçi sınıfı çalışmasına yönelme dürtüsü yeniden belirecektir. Ama ne zamanki bu yorgunlar ve ruhsuzlar gazeteciliği platform olarak kullanırlar ve kaçışlarının bir yorgunluk, zayıflık ya da entelektüel dağınıklık ifadesi değil, aksine olumlulukları olduğunu ilan ederler ve hatayı “etkisiz”, “işe yaramaz”, “can çekişen” vb. yeraltı faaliyetine (örgüte ve genel devrimci harekete -nba) atfederler, işte o zaman bu kaçkınlar işçi sınıfı hareketinin en kötü danışmanları ve dolayısıyla tehlikeli düşmanları haline gelirler.” (Aktaran Tony Cliff, Lenin/Partinin İnşası, s. 240, abç).

Bu saflardan çeşitli nedenlerle uzaklaşan/kaçanlar için geçerlidir. Bu kesimi oluşturan tasfiyecilikle de mücadele etmeli ve mücadele ile onların yehirli etkisinde kalan ama halen kurtarılabilecek olanları MLM kriterlerdeki müdahalelerle yine kazanmalıyız. Bu nedenlerle  esasen ciddiyetini ve aciliyetini dayatan güncel sorun özgülde geleneğimize dayatılmış ama aynı zamanda Devrimci örgütlerin kodlarından uzaklaşarak, devrimci faaliyetçileri ve kadroların üzerinden devrimci mücadelenin tasfiyesidir.

Son 15 – 20 yıldır devrimci saflarda tasfiyecilik boy gösterirken bu salt dar kadro örgütleri olan Parti ve Parti öncesi Örgüt yapıları ile sınırlı kalmadı… Devrimci kitle dinamizminin kaynağı devrimci gençlik faaliyeti tasfiye edilerek bu mücadele alanı yatay gevşek menşevist yasal yapılara yada örgütsüzlüğe sevk etti.

Geçmiş mücadele süreçlerinin özellikle silahlı mücadele ve gerilla mücadelesinin  ruhu ve kazanımları üzerine  biriken mücadele güçleri yine savaştırılmak, savaş örgütleri içine seferber edilmek yerine oy depose yada yasak savma kabilinden düzen içi taleplerle sınırlı kitle mücadelelerinde rotasız gemi gibi enerjileri tüketilmektedir.

Örgütsel tasfiyeciliğin biçimleri de bu andıklarımızla sınırlı değil elbette. Zaten sorun biçimlerde değil  özündedir. Örgütsel plandaki tasfiyeciliğin özünü, sadece ‘yeraltı’nın, ‘gizliliğin’ reddi değil, belli bir devrimci program, politikalar, disiplin ve hiyerarşik düzen temelinde işleyen etkin bir ‘örgüt/parti’ düşüncesini ve onun bağlayıcılığının reddi oluşturur. İhtilalcı örgütsel yapıyı dejenere etme durumuda bu tasfiyeciliğin belirgin göstergesidir.

Özellikle 1. Kongre ve akabinde Parti organ ve hücrelerinde üç yıllık bir militan örgütleme biçimini, güç yetiremeyen, içteniçe sürekli hazmedemeyen bir elitist gurup, hep militanlığı boşa çıkarma çabasındaydı.  Örgütsel faaliyetlerde pasif modeli uygulayarak, pratikte dostlar alışverişte görsünle ‘varız’ pratiğini sergilemekteydiler. Bürokratik örgütsel yöntemlerde uzmanlaşmış bu kesim alt kademelerinde eleştirenlere de tasfiyecilik uyguladılar.  Esasen 1 Kongre yönelimi genel olarak iyiye gittiğinde bu tasfiyeciler pek fark edilmiyorlardı. Parti içi en sağ karşı koyuş yazıları da “ partiyi yeniden MLM saflarında örgütleyelim” ile 1. Kongreyi anti-MLM görenlerdi.

Faşizmin katlettiği 17 ‘ ler sonrası, bu o zamana kadar pasif duranlar, birden adeta görünmez bir elin müdahalesiyle yine kendilerine alan buldular ve aktifleştiler. Bilindik sözde radikal ama özde revizyonist çizgi ile buna uygun bürokratik sekter yöntemleri hemen uygulamaya koyarak, o dönem bir çok değerli militan kadroları tasfiye ettiler… Bunuda komünist önder Cafer Cangöz ve Aydın Hanbayat adını bağırarak ve onların çizgi takipçileri olduğu iddiasıyla yaptılar. Halbu ki 1. Kongre çizgisini, içerde 4 imzacı ve -sonradan yapının merkezine paraşütle inen – dışarda deklarasyoncular olarak anti-MLM görüyordular. Bu tasfiyecilik, 2. Kongre öncesi darbelenmiş ve zayıflatılmış parti ortamında yaşam zemin buldular 2. Kongre’de konumlarını sağlama aldılar. Partinin aldığı darbe ve merkezileşmesi için Proleter kadrolar, bu süreçte ciddi iki çizgi mücadelesi vermelerine rağmen, bu revizyonist bayların burjuva yöntemleri karşısında etkili olamadılar. Tasfiyeci Revizyonistler çizgileriyle hakim hale geldiler.

İkinci Kongreden itibaren üçüncü kongre sürecinde ideolojik, örgütsel tasfiyecilik bir yandan devam ederken, bu tasfiyeciliğe önderlik eden burjuva ideologlar, yeni Dühring’ler… 3. Kongreyle ideolojik tasfiyeyi gerçekleştirdiler.  Revizyonist politik çizgiyi hakim kıldılar. Bu noktada tüm karşı koyuşlar ve  önemli proleter kadrolar saflardan uzaklaştırıldı.

Tarihte Dühring nasıl Alman sosyalist hareketinin belli başlı önderlerini geçici bir süre etkisi altına alma fırsatı bulmuşsa, Yeni Dühringlerde, Modern revizyonizm, Post-modernrevizyonizm ve yeni revizyonist akımlar olarak ABD’de, Nepal’da, İran’da, Peru’da, Türkiye’de yaşam alanı buldular. On yıllarca devrimin kitleleri içinde şarlatanlıklarını sürdürebildiler. Hemen her biri Mao’yu aşma iddiası ile hikmetleri üzerine sual edilmez Modern peygamberler olarak halen arz-I endam etmekteler. Prachanda ve Avenkian ‘ın Peru’daki Movadef güruhunda ki hainlerin ipliği pazara çıksada, kimileri halen çapsızlıklarıyla ters orantılı bir kesimi illuzyonik argüman ve beklentilerle elde şimdilik tutmayı başarıyorlar. Ancak hızla kan kaybediyorlar ve tarihin assar-I attika müzesindeki yerlerini almak üzere yolculuklarını sürdürüyorlar.

Teorik planda, Proleterya diktatörlüğünü reddeden, sulandırılmış haliyle bir kautskici ‘emekçilerin devleti’… Yeni Emperyalizm tahlili adına Emperyalistler arası çelişkilerin  bir planlamacı üretim sürecinde krizlerini uysallaştırıp , emperyalist bölüşüm savaşlarını rafa kaldırdılar… Emperyalist tekellerin serbest rekabetçi dönemini katekülle ile literature sokma hevesleri ‘Partizan halk güçleri’ vb denemeyi bile düşünmeyecekleri absürdlüklerle  HKO nu boşa çıkarma ve ‘Sosyalist’ ibaresi ile ’Halk Savaşı’ na dair teorik ‘katkıları’ ile  dünya bilimsel sosyalizm literatürüne yenilik katma çabalarına yeri gelmişken işaret edelim.

Tasfiyecilerin 3. Kongresi ideolojik hattı itibarıyla tasfiyeciliğin ve revizyonizmin sistemleştiği,  4. Kongre ilede örgütsel tasfiyeciliğin tüy dikildiği  silsiledir. Yıllarca istikrarlı bir erk işgaline karşın, Tasfiyeci Partinin teorik politik hattını- çizgiyi ete kemiğe büründürecek orta kadrolara kavratamadığını ve uygulamanın başarısızlığını teslim eden bir ‘Önderlik’ ,  örneği ile karşı karşıyayız. Bırakalım devrimden çıkarları olan milyonlarca halkı devrime kanalize edip yönlendirmeyi;kendi dar yapısında ki kadrosunu eğitmekten aciz bir önderlik iddiasızlığı tasfiyeciliğin itirafıdır.

Dar çeperinde politikalarını kadrolarına anlatamamış, onları kısa ve orta vade proğramlarına sonuç alıcı müdahaleler yaptıramayan bir önderliğin, bu yetmezlik gerçekliği içinde içinde depreşen Küçük burjuvazinin güç fetişizmi, güce tapınma karakteri ne yazıkki tasfiyecilerde kan kaybı arttıkça, Ulusal hareketin ve yedeğindeki revizyonist-oportunistlerin yasal demokratik mücadele zeminindeki kazanımları ve nisbi güç birikiminden doğan göz kamaşmasına yol açmış olsa gerek. Teorik parametreleri gitgide ihtilalci Maoizmden kampüs Maoculuğuna evrilen Tasfiyeciler, Kaypakkayacı öğretinin abc sinide unutarak Zevahircinin raflarına göz dikmiş görünüyorlar. Daha 80’lerin ikinci yarısında ipliği pazara çıkarılan Post reformist akımların (halk demokrasisi sayılarına bkz.)konjonktürel olarak sistemin hormonladığı ‘yeni kitle hareketleri’ üzerine Amerika’yı yeni keşfetmişçesine güzellemeler yaparak artık uygulaması ‘imkansız’ Halk Savaşı’ndan uygulaması son derece kolay parlamenter ve reformist biçimlere bünyede ki son direnç noktalarınıda etkisizleştirdiler. Önderlik, Kadro ve militant yapının katalizörden geçildiği Kimi küçük burjuva yapılarla kayıtsız şartsız birliklere girmekle yetinilmediği gibi ulusal hareketin önderliği altında bir çok faaliyet ve birlikteliğe, stratejik noktalarda bile imza atıldı.

Siyasal noktadaki tasfiyecilik, denildiği zaman da akla genellikle sadece, devrimin temel taleplerinden vazgeçme, proleterya programının, stratejisinin ve devrimci taktiğinin revize pratiği gelir; o da sadece bu sınırlar içinde kalan açık inkarcılığa indirgenir.

Partinin devrimci programının, çıkışını ondan alan temel devrimci strateji ve taktik savaşımı, militan devrimci kadro anlayışı ve devrimci değerlerin açıkça inkarıdır. Devrimci programın, stratejisinin, mücadele anlayışı ve yaratılan savaş değerlerinin açıkça inkar edilmesi ile bunların lafta savunmaya devam ediliyor görünüp pratikte fiilen bir kenara bırakılması arasında özsel bir fark olduğu söylenemez.

İdeolojik planda tasfiyecilik, tasfiyeciliğin en üst ve iflah olmazı en son aşamasıdır.

Ne yazık ki revizyonist ve tasfiyeciler, 4. Kongre ile bu noktadalar.

Parti/Partisi tartışmaları ile sayfalarca yazı…Faaliyetin olumsuzluğunu orta kadrolara yükleyerek, bir önceki kongre ve önderliğine övgüler…Örgütsel olarak tasfiye yi gerçekleştirmede ki maharetlerini netleştirmek adına, örgütsel kongre olarak tanımlama…Hiçbir can alıcı mücadeleye değinmeden, esasen legalizm sürecini müjdelemek. Ve daha vahim olan ise, yıllarca bu yapının etrafında yığınlarca faaliyetçi kesimin, artık bu sonuçları ve kararları okumadan kafa sallaması.

Yine sırf ideolojik, teorik ve siyasal noktalarda örgütsel devrimci tavır alan bizler ve yakın dönemde Öncü Partizan grubunun çıkışından dolayı bu yığın kesimi namusu kurtarmak için, bir atımlık barut kadar bile olamayan bir faaliyet yürütmesi.

Onca tasfiyecilik her yanımızı sarıp küçük ve marjinalleştirmişken  bölücü, tasfiyeci ve burjuva ideolojisi işbirlikçiler ayan beyan ortadayken  bir çok insan ideolojik, siyasal ve örgütsel tasfiyeciliği eleştirmeden, sırf bölünmelere karşıyım demesi…geleneğin içinde bulunduğu çürümeyi ortaya koyuyor.

İşte bu gelinen süreç, bizim Şubat 2021 de gerçekleştirdiğimiz Kongre ve kararlarının ne kadar isabetli olduğunu ortaya koyuyor.

Tüm tahlil ve kararlarımız ihtilalci militan bir yapının inşaasını gerektiriyor.

Tüm komünist ve devrimci çevremiz, bu kongre kararlarını ve süreci iyi okumalı.

Okumalıyız ki çelikten sağlam ve militan bir partiyi inşaa edelim…

Okumalıyız ki; iki çizgi mücadelesiyle birliğimizi ve mücadelemizi geliştirelim…

Okumalıyız ki; tepeden tırnağa devrim ile kuşanalım…

Okumalıyız ki; toplumla birlikte işçi sınıfı kadrolarını ve önderlerini yaratalım… Okumalıyız ki; 50 yıllık değerlerimizi güncele aktararak işçi sınıfı önderliğini ve devrimini yaratalım.

Sınıf mücadelesi tarihimizde Proletarya partisinde burjuva düşüncesinin etkisi: İdeolojik, Siyasi ve Örgütsel tasfiyecilik
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Devrimci Demokrasi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin